Bir psikoloğun gözünden ‘Covid’li ruh hali ve toplum baskısı
Covid 19’un artık hepimizi daha fazla yakın çemberine aldığı, neredeyse hayatımızda Covid testi pozitif çıkan en az 1 yakınımızın haberini aldığımız bugünler; hem virüse yakalananlar, hem de bizim onlara yaklaşımımız açısından bir tür insanlık sınavı niteliğinde…
Virüse yakalananlar, pozitif çıkmanın verdiği belirsizlik ve korkuyla yeni bir döneme başlarken, yakınları genellikle elleri kolları bağlanmış bir hisle sürece dahil olabilmenin yollarını arıyor. Fakat bu yol, ne yazık ki çoğu zaman bilinçsizce yol aldığımız, hatta kimi zaman yarar sağlamaya çalışırken zarar verdiğimiz, çetrefilli bir yol…
Bir yakınımızın Covid pozitif olduğu haberini aldığımız andan itibaren tek odağımız, biraz da doğal bir merakla ‘nasıl kaptığı’, ‘neden kaptığı’, ‘nasıl bir teknik süreçten geçtiği’ gibi birbiri ardına sıralanan sorular oluyor. Onlara gerçekten nasıl iyi gelebileceğimizi bilmiyoruz. İster virüse yakalanan tarafta olalım, ister yakın çemberdeki bir yakını; istisnasız hepimiz bir başkasına kızıyoruz, onu yargılıyoruz ve bir suçlu aramaya koyuluyoruz.
Covid pozitifsek de toplumun bilinçsizce yaklaşımlarından dolayı suçlu hissederek kendimizi saklıyoruz. Yalnız ve baskı altında olma hissinden kurtulamıyoruz.
Kuzey Gelişim Akademisi Uzman Klinik Psikolog Aslı Taş Kayabaş ile hem testi pozitif çıkan insanların psikolojisini ve toplumsal baskı altında nasıl ayakta kalabileceklerini, hem de yakınlarının bu dönemde Covid’li hastalara nasıl destek olabileceklerini ve yardım ettiklerini zannederlerken sergiledikleri hatalı davranışları konuştuk…
Fakat bunlara geçmeden önce dilerseniz bu süreçte pek çok kişinin istisnasız zaman zaman düşebildiği bir yanlışa kulak verelim:
‘En yakınımdan bana zarar gelmez’ dedirten ‘iç grup psikolojisi’
İster Covid pozitif, ister onun bir yakını olalım, psikolojideki ‘iç grup etkisi’nin hepimizi yanlışa iten en önemli noktaların başında olduğunu söyleyen Kayabaş, bu kavramı şöyle aktarıyor: “Kişiler genellikle Covid 19’u en yakınlarından kapıyor. Nedeni ise önlemlere genellikle en yakınlarıyla birlikteyken uymamaları. Psikolojide ‘iç grup etkisi’ denen kavrama göre, kişiler biliçaltında ‘yakın gördüğüm kişilerden bana zarar gelmez’ psikolojisine sahip oluyor. Kişilerin dışarda maskelerini takıp bir yakınlarının yanına geldiklerinde maskelerini çıkartmaya yönelmesi, bunun tipik bir örneği. Bu iş yerindekiler ve evde birlikte kalanlar için de bir süre sonra normalmiş gibi algılanıyor ancak her önleme uymadığınızda bir sevdiğinizin hayatını tehlikeye sokabiliyorsunuz. Örneğin tatile gittiğiniz zaman veya ilk kez bulunduğunuz yabancı bir yerde kalırken ilk günlerde maskenizi eksik etmezken, yakınlık ve alışma düzeyiniz arttıkça ilerleyen günlerde maskesiz birarada bulabiliyorsunuz kendinizi. En tehlikeli olan da bu psikoloji. İç grup etkisinde kesinlikle kalmamamız gerekiyor.”
Hangi tarafta olursak olalım, bu dönemde yaptığımız ikinci en büyük yanlışın ise iç grup psikolojisinin de etkisiyle yakınlarımıza ‘alınacak, kırılacak’ diye sınır koymamak olduğunu dile getiren Kayabaş, “Önlem almak veya yüzyüze görüşmekten kaçınmak, kabalık veya bencillik değil.. Bir yakınınız size gelmek istiyor ama siz önlem almak adına bundan çekinerek onu uyarıyorsanız bu da kabalık değil. Sosyal mesafe, hijyen ve maske konusunda birilerini uyarmamak, kibar olayım derken yapılan bir sorumsuzluk. Bu yaklaşımlara toplumumuzda çok rastlıyoruz” diyor.
Covid testi pozitif çıkan kişiler, iç dünyalarında neler yaşıyor?
Psikolog Aslı Taş Kayabaş’a göre, Covid olan kişinin hiç önlem almayan biri de olsa, çok sıkı önlem alan biri de olsa, pozitif olduğunu öğrendiği anda ilk yaşadığı duygu korku oluyor. Çünkü kişi risk grubunda olup olmadığını biliyor olabilir ama hastalığı çok rahat atlatanlardan mı olacak, yoksa kolay geçiremeyenlerden mi olacak, henüz bununla ilgili bilgisi yok. Bunun ardından ‘İşimi kaybedersem, bundan dolayı bana iş vermezlerse, kimse benimle görüşmezse’ gibi sosyal ve psikolojik kaygılar da yaşamaya başlıyor. Üçüncü bir kaygı da kişinin yakınlarına bulaştıracak olma veya bu süreçte bulaştırmış olma ihtimali… Özellikle genç nüfusta ‘Ben bunu atlatırım belki ama annem ve babama bulaştırırsam, onlar atlamazsa bunun yüküyle nasıl yaşarım?’ gibi kaygılar yoğunlukta. Kişiler pozitif olduklarını öğrendikleri anda tüm bunları bir film şeridi gibi yaşıyor ve tam bu noktada onlara nasıl yaklaşmamız gerektiği bir kat daha ön plana çıkıyor.
Zoom’da Covid’li var diye toplantı iptal bile edilebiliyor
Ne yazık ki psikolojik ilk yardım konusunda genel anlamıyla bilinçli bir toplum olmamamız, sadece Covid 19’da değil, her türlü hastalığın tarafları açısından psikolojik baskı yaratıyor. Toplumun verdiği ilk hatalı tepki ise ‘uzaklaşmak’. Hasta kişiyi yok sayıp sanki telefonla bulaşacak gibi onu aramamak sormamak, kapısının önünden geçerken uzaklaşmak gibi tepkilere rastlandığını belirten Kayabaş, “Zoom üzerinden bir toplantıya katılacak bir grupta katılımcılardan birinin Covid olduğunu öğreniyorlar ve toplantıyı iptal ediyorlar. Zoom’da Covid’li birilerinin olması bile kişileri rahatsız ediyor. Kişiler nasıl davranacaklarını da bilemeyebiliyorlar. Buna psikolojide ‘aşırı tepki verme’ diyoruz, yani tamamen kendini koruma güdüsüyle hareket var. Ancak biz böyle davranarak onların dışlanma endişelerini pekiştirmiş oluyoruz.”
İşte bu zorlayıcı tepkiler, Covid pozitif olan kişilerin hastalıklarını sadece söylemek zorunda oldukları kişilere duyurmak istemelerine ve kendilerini mümkün olabildiğince gizlemelerine neden oluyor Kayabaş’a göre…
Önlemini alan insanların da virüs kapabildiğini unutmayın
Çift maske takılmasını bile öneren otoritelere karşın “Maskeye inanmıyorum” söylemiyle bilinçsizlik seviyesini arşa çıkaran, sosyal mesafesini sınırlamayan insanlara doğal ve haklı olarak tepki duyuyoruz ancak bununla birlikte kültür seviyesi yüksek, okur-yazar kesimde olanlarımız bile bugün kimi zaman eleştirileriyle çelişki yaratan davranışlar sergileyebiliyor. Başka bir deyişle kalabalıklara öfkelenirken, kendimizi bir gün aniden kalabalık bir sokakta ‘zorunluluk’ gereği bir mağazaya girerken bulabiliyor, maske takmadığı için birilerine kızarken en yakınlarımızın yanında birden maskelerimizi indirebiliyoruz. Özetle ister haklı, ister haksız gerekçelerle olsun, hep kendimizin dışındakini yargılıyoruz.
Covid testinin pozitif çıkması anı itibarıyla ‘bir suçlu aramanın’ ve bunu o kişiye yansıtmanın kişiyi kötü hissettirmekten başka hiçbir şeye yaramadığını vurguluyor Psikolog Aslı Taş Kayabaş. “Önlemlerine çok dikkat ederek yaşayanların da, evinden çıkmayan, sadece markete giden kişilerin de pozitif çıkabildiğini biliyoruz ya da bütün sosyal hayatını sıfırlamış, sadece işe gitmek zorunda olduğu için işyerinden hastalık kapan insanların olduğunu biliyoruz. Yani önlemleri mutlaka almamız gerekiyor fakat hastalığa yakalanmaya bir noktada eşit mesafede olabiliyoruz” diyor.
Toplumun sorgulayıcı ve suçlayıcı tavrı, hastaya fayda getirmez
Kayabaş, toplumun Covid’li hasta üzerindeki sorgulayıcı, yargılayıcı ve suçlayıcı tavrının pratikte oldukça yoğun olduğunu belirterek şöyle devam ediyor: “Kişi kendine hiç önem gösteren biri değilse ve kurallara uymuyorsa kızgınlık hissetmemiz gayet normal. Fakat bu kızgınlığı hastaya yansıtmanın ve onu yargılamanın hiçbir getirisi yok. ‘Ben demiştim, çok gezdin, sonunda olacağı buydu, bunu hakettin’ gibi tepkileri vermek, Türk insanının sıklıkla yaptığı bir hata. Bir ebeveynin çocuğunu hastalık kaptığı için azarladığını, bir işverenin çalışanına ‘başımıza iş çıkarttın’ diyerek fırçaladığını gözlemliyoruz. Evet kişi çok geziyordur fakat virüsü gezdiği yerden mi kaptı, yoksa son uğradığı marketten mi, ya da gitmek zorunda olduğu işinden mi kaptı, bunu bilemiyoruz. Önlem aldığı halde virüs kapanları da düşünürsek, birini doğrudan suçlamanın bu hastalıkta bir işe yaramadığını görmemiz gerekiyor.”
Covid’li yakınınıza telefonda uzun uzun meraklı sorular sormayın!
Kayabaş, bu konuda en büyük yakınmalardan birinin üzerinde şöyle duruyor: “Kişileri sorgular gibi sorular sormayın. Aradığınızda uzun uzun, ‘Nasıl oldu, nasıl kaptın, ilk ne oldu, test nasıl oldu, kaç gün sürdü, kaç para tuttu, Bakanlık ne yaptı?’ gibi pek çok soruyu ardı arkasına merakınız gidene kadar sıralamanız, belki hastanın bu soruları cevapladığı 30’uncu kişi olabileceğiniz için psikolojik açıdan zorlayıcı. Bunları merak etmemiz normal ama belki merak duygumuzu kontrol altına alıp süreci atlattıktan sonra sormayı bekleyebiliriz. ‘Nereden kaptın?’ diye sorduğunuzda bunun kişinin de bilmediği, cevap veremeyeceği, belirsiz bir soru olduğunu ve bunun onun içten içe öfke duymasına neden olacağını unutmayın.”
Ne felaket tellallığı yapın, ne de boş umutlar verin
En sık yapılan hatanın Türk milleti olarak kendi tecrübelerimizi felaket tellalı gibi anlatmayı sevmemiz olduğunu söyleyen Kayabaş, “İnsanlar sizi anladıklarını göstermek için daha kötü örnekleri ortaya koyabiliyor. ‘Bizim dayıoğlu vardı sizlere ömür’ şeklinde başlayan felaket senaryoları kadar çok pozitif senaryolar çizmek de yararlı değil. Negatif örneklerin anlamlı olmaması kadar, çok pozitif örneklerin de kişiyi hastalığını ciddiye almamaya da götürebileceğini söyleyebiliriz. Bu hastalığın benzersiz, tamamen kişinin bağışıklığına, vücut direncine, sürece ne kadar maruz kaldığına bağlı olan, kişiye özel bir durum olduğunu göz önünde tutalım” değerlendirmesini yapıyor.
Peki onlara gerçekten samimi bir desteği nasıl verebiliriz?
Covid’li hastaya tıbbi hizmet veya temel ihtiyaçları bakımından yardımcı olmanın ardından yakınlarının samimi bir destek vermek adına yapmaları gerekenleri ise Kayabaş şöyle sıralıyor:
*Samimi bir yardım teklifinde bulunun. Örneğin bir çorba yapıp kapısına getirin. Ancak öncesinde “İyi misin, geleyim mi, bir çorba yapıyım mı?” diye sormayın. Sorduğunuz takdirde çok yakın değilse yardıma çok ihtiyacı olmasına rağmen istemeye çekinecektir.
*Mesaj atıp “İhtiyaç duyduğunda ben buradayım” demek, onu sık sık sıkıştırmak istemediğinizi ama bir merhaba demek için bile bir telefon uzağında olduğunuzu, onu düşündüğünüzü, ona samimi bir şekilde iletin. ‘Ben hep buradayım’ diyerek ve davranışlarınızla bunu mutlaka kanıtlayarak yalnız olmadığını hissettirin. Bu mesajı farklı yollarla vermeniz ona iyi gelecektir.
*Pozitif psikoloji yaklaşımıyla vereceğimiz moral desteği çok önemli. Bu hastalığı atlatacağına dair, bu süreci geçirdikten sonra da hayatına devam edeceğine dair inancını yükseltecek bir yaklaşım içinde olmanız ona pozitif katkı sağlayacaktır.
*Belki onun bu zamanı daha iyi geçireceği faaliyetlerde ona destek olmanız, kapısına ona iyi hissettirecek bir minik hediye veya onu mutlu edecek herhangi bir şey bırakmanız çok önemli. Örneğin kendi Netflix şifrenizi ona verip ‘Sen şimdi sıkılma istedim’ deyip bu zamanı biraz olsun dayanılır kılmasını sağlayabilirsiniz.
Covid’lilerin ‘negatif insan ve negatif haber detoksuna’ girmesi şart
Peki Covid’li hastalar karantina dönemlerinde nasıl ayakta kalabilir? Kayabaş devam ediyor:
*İlk olarak Covid’li kişiler kendilerine iyi hissettiren insanlarla bağlarını koparmamalı. Sesini duymalarının kendilerine iyi geleceği insanlarla temasta kalmalılar.
*Stres bağışıklık sisteminin en büyük düşmanlarının başında geliyor. Korkuyla kendinizi doldurduğunuz müddetçe, öfkeyle nedenlere takılıp bugünkü iyileşme sürecinize odaklanmadığınız sürece bağışıklık sisteminizi zayıflatıyorsunuz. Covid’liler de kaygılarını yönetebilmek için kendilerine sıkıntı veren insanlardan uzaklaşmalı.
*Kulaktan dolma bilgilere, insanların söylediğine aldanmayıp otoritelere kulak vermeliler. Worldometers verilerine göre dünya genelinde aktif vakaların sadece % 1’i hastalığı çok ağır şekilde geçiriyor. Hastalık bir biçimde geçiyor ve sonuçlanıyor. Her ne kadar üzücü deneyimler olsa da, atlatma ihtimalinizin de yüksek olduğunu unutmayın, bu süreyi kendinize bakarak, kendinize iyi gelecek şeyler yaparak, bir iyileşme inzivası gibi düşünerek geçirmelisiniz. Hastalığın seyrini ve protokollerini iyi bilirseniz, insanların yorumlarına açık bir alan bırakmazsınız. Şüphe bırakacak kişilerden uzaklaşıp tedaviye ve doktorlara güvenmek, negatif insan detoksuna girmek ve sosyal medyayı bu bakımdan sınırlamak doğru olacaktır.
Psikolojik desteğe ne zaman başvurmalılar?
Covid’li bir hastanın kaygılarını yönetemediği noktada mutlaka tıbbi desteğin yanında online olarak bir ruh sağlığı uzmanıyla da görüşmesi gerektiğini vurgulayan Kayabaş, kişilerin zarar doğduğu anda bununla tek başına mücadele etmeye çalışmaması gerektiğine işaret ediyor. Hastalığı istemeyerek başka birine bulaştıranların ve onların ölümüne neden olduğunu düşünen hastaların da mutlaka profesyonel bir destek alması gerektiğini ifade eden Kayabaş, ekliyor: “Bu hastalıkta kimsenin tek başına sorumlu olmadığını unutuyoruz. Covid 19’da bulaştıran kadar kendini korumayan da sorumlu. Hiçkimse kimseyi tek başına hasta etmiyor. Bunun tek çözümü, herkesin istisnasız bir şekilde en yakınlarının yakınındayken bile önlemlere sonuna kadar uyması.”
Röportaj: Nihal Yuvacan