İstediğin yerde durmak
İstediğin yerde durmanın bir bedeli var hep.
İstediğin yerde durmanın, olduğun şey olmanın, kalbindeki işi yapmanın, olmak istemediğin şey olmamanın her seferinde sınandığın bir ağır bedeli var.
Onaylanmayabilirsin, eleştirilebilir, yalnız ve parasız kalabilir, güçsüz hissedebilirsin. Olmadığın şeyi olmaya çalışmak kadar ağır gelmez bunların hiçbiri. Ve hiçbiri oldurmaya çalışmanın acizliğinden daha fazla yorucu değil.
Dallarındaki bin yaprak ve kocaman gövdenle güneşe karşı salınırken, tek dalında iki yaprak kalmış gibi hissedebilirsin. Sen ağaç bile olmayabilirsin hatta ve sadece gerçekte o iki yapraktan biri de olabilirsin. Yaprağın kendisiyken gövden varmış gibi yaşaman, sen ağacın kendisiyken kendine yaprak muamelesi yapman kadar anlamsız. Neysen, o olmana izin vermiyor hayat; bu izni sen kendin, zorla, direnerek, yalnız kalarak, kaybetmeyi göze alarak, varlığını savunarak, bizzat sen, kanırta kanırta, kazıya kazıya alıyorsun çoğu zaman. Dik durmak bazen o yüzden kaybetmek demek. O yüzden olmak istediğin şey olmanın bedeli ağır. Oruç Aruoba, ‘kişi kendini doğurandır’ derken bunu kastetmiş olmalı.
Zaman, insana kendini doğurmayı öğretiyor. Yürüme adlı kitabında der ki Aruoba, “Kişi, yaşamı boyu, bir yerde takılıp kalıp, yolda olduğunu sanabiliyor; ya da, ters taraftan, sürekli yürüdüğü halde bir yerde durduğunu. Kendi yönünü bulamayan kişi için yol yoktur, bir sürüklenmedir bütün yürümesi”
Zaman, insana sürüklenerek kendini bulamayacağını öğretiyor. Ama bunu da ironik biçimde sürüklete sürüklete öğretiyor.
Güneşi içine alabildiğin bir ağaç olmak ve dik durmak, başkasına eğilmemeyi, yaslanmamayı, bunları yapmamak uğrunda kaybetmeyi göze almayı, kazanacaksan da olduğun şey olmayı becererek kazanmayı anlatır gerçekte. Ekşi sözlükte bir yazar, güçlü insanı, “kimsenin ona sarılmama ihtimalini göze alarak hayata sarılmış kişidir” diyerek tarif etmiş. Bence bu, konuya dair bugüne kadar yapılmış en iyi tanımlama.
Bu ağaç da bence kimsenin onu çekmeme ihtimalini göze alarak güneşe sarıldığı için güçlü. Bu yüzden fotoğrafını çektim.
Yazar: Nihal Yuvacan