Üstün potansiyelli çocukları oyuna geri alan kaptanlar: ÜYÇAP
Kadın-erkek, anne-baba, genç-yetişkin… Hangi kimlikte olursak olalım, ‘insan olmaya dair’ içimizde yatan kaygılar aslında ortaktır. Farklılıkları eleştirmeye yatkın olan bir toplum içinde büyürken, pek çoğumuz çocukluktan başlar herkes gibi olmanın aldatıcı doğruluğuna… Bize benzeyeni aramıza alır, bizden farklı olanı oyunumuzdan çıkarmaya yöneliriz. Olduğumuz gibi kabul edilerek sevilmeyi her daim talep ederken, konu başka birini olduğu gibi kabul etmeye gelince tökezleyiveririz. İçimizdeki bu gizli bencilliği törpüleyen, yargılamamayı ve etiketlememeyi öğreten tek gerçek güç ise sevgidir.
Eğer çocuğu özel eğitim gerektiren bir anne-babaysanız, farklı olanı anlamak ve sevmek konusunda muhtemelen önemli ölçüde yol katediyorsunuz. Üstün potansiyelli ya da bir diğer adıyla üstün zekalı tanısı konmuş bir çocuğunuz varsa, belki farklılıkları nedeniyle oyundan çıkartılan bu kez sizin çocuğunuz… Onunla iletişim kurmakta ve onu yeterince tanıma bilincine sahip olmayan bir dünyada ona rehberlik etmekte zorlandığınızı hissediyorsanız ÜYÇAP yani Üstün Yetenekli Çocukların Aile Platformu ile tanışma vaktiniz gelmiş demektir.
Üstün potansiyelli çocuklarınızı oyuna geri alan ve aynı takımda olabileceğimizi bize hatırlatan kaptanların önderlik ettiği UYÇAP, üstün zekâlı tanısı almış çocukların özel eğitim ihtiyaçlarından yola çıkan ve bu doğrultuda aileleri bilinçlendirme ve farkındalık yaratmak amacı ile 6 yıl önce kurulmuş olan bir sivil toplum hareketi. Facebook sayfasında yaklaşık 30 bin aktif üyeye ulaşmış bu önemli hareketin başında ise Sola Unitas Öğrenci-Aile Koçu ve İzotomi Analisti Banu Evren ve 5 arkadaşı var.
Profesyonel kimliğinin yanı sıra kendisi de üstün potansiyelli çocuk annesi olması dolayısıyla yüzleştiği pek çok deneyimi benzer durumdaki ebeveynlere aktararak onlara ışık olmayı seçmiş bir anne. Onun gibi bir üstün potansiyelli çocuk ebeveyni olan ve bu alanda ‘Damdan Düşen Anne’ kitabını yazan Filiz Günsür ile beraber kurdukları bu aile platformu aracılığıyla üstün zekalı çocukların aileleriyle seminerler ve etkinlikler düzenliyor, ayrıca grup koçluğu ve mentorluk çalışmaları yapıyor.
Evren’in dile getirdiği tablo hatırlatıyor ki, toplum olarak farklılıklar konusunda genellikle bilinçsiz ve önyargılıyız. Çocuk yetiştirmeyi bir proje gibi gören, çocuklarını zeka ve başarı üzerinden değerleyip etiketleyerek onları adeta bir yarışa sokan bilinçsiz anne-babaların varlığını hala yadsıyamayız. Bu bilinçsizliğe eğitmenlerin çoğu yerde yeterli bilgiye sahip olmamasını ve devletin bu alandaki çalışmalarına son dönemde hız vermesine rağmen henüz istenilen düzeye ulaşamamasını da eklediğimizde, önyargıları kırmak ve çözüm bulmak adına atılan her adımın önemi ortaya çıkıyor. Gelin, nüfusun % 2’sini oluşturan üstün potansiyelli çocuklarla ilgili önyargıları, bilinmesi gerekenleri ve ailelere nasıl rehber olunacağına dair aklınızdaki en temel 10 sorunun yanıtını kendisinden dinleyelim…
ÜSTÜN POTANSİYEL, ‘ÜSTÜN HASSASİYET’ DEMEK
1.Öncelikle üstün potansiyelli çocukları genel özellikleriyle nasıl tanımlıyoruz?
Aile olarak bebeklik döneminden başlayarak algılarındaki farklılıkları hissetmeye başlıyorsunuz. En ufak bir uyarıcıya, sese, ışığa veya gürültüye çok daha açık olma, erken konuşma, erken problem çözme gibi daha erken gelişim belirtileri göstermekle başlıyorlar. Genel olarak hassasiyetleri, toplumsal konularla ilgili duyarlılıkları çok yüksek olur. Konuşmaya başladıklarında çok meraklı olabilirler, çok soru sorabilirler. Çok detaylı soru sormaları ve bir şeyi mantıklarına oturtmaya çalışmaları çok belirgin gözlenir. Hatta öyle bir noktaya gelir ki, ailelerinde ‘acaba ona yetebilecek miyim?’ kaygısı oluşur. Kendi kendilerine okumayı öğrenip, zamanından önce bunu çözebilirler. Genelde uyku problemi yaşarlar, çok hareketlidirler ve enerjileri yüksektir. Mükemmeliyetçi olurlar. Anaokulu veya ilkokulda sınıflarındaki öğrencilerden daha önce gelişim gösterdikleri için ders dinlememe, sınıfta hareketli olma gibi özellikler gösterirler. Dersi dinlemiyor sanırsınız, uyumsuz olarak gözlemlersiniz ancak soru sorulunca cevap verebilirler.
Üstün potansiyel aslında üstün hassasiyet demek. Çok duygusal, naif, dünyayla ilgili problemleri olan, evrensel değerleri çok yüksek olan bireyler olurlar. Örneğin dünyanın susuz kalmasını mesele edinebilirler, insanlar ve hayvanlara yapılanlarla ilgili erkenden kaygı duymaya başlarlar, inanç veya yaratımla ilgili varoluşsal soruları çok erken sorma eğilimleri olur. Sosyal ortamlarda onların bahsettiklerini aynı yaşlardaki arkadaşları anlamayabilir.
DEZAVANTAJLI GRUPTA GÖRÜLMEDİKLERİ İÇİN YETERİNCE KAYNAK VE OKUL YOK
2.Üstün potansiyelli çocuklarla ilgili hangi önyargılara sahibiz?
Bu alanda çocuk ve ailenin yaşadığı ve toplum tarafından çok bilinmeyen, farklı algılanan sıkıntıları var. Her şeyden önce, üstün potansiyelli çocuklar aynı disleksi, otizm, dikkat eksikliği, özel öğrenme güçlüğü olan çocuklar gibi ‘özel çocuklar’ kategorisinde, çünkü diğerleri gibi özel bir eğitime ihtiyaç duyuyor. Buna karşın, üstün potansiyelli bireyler, diğerleri gibi dezavantajlı bir grup içindeymiş gibi algılanmıyor. Pozitif bir bakışla, ‘çok zeki, kendi başının çaresine bakabilen, şanslı, hatta kendini beğenmiş’ olarak bile görülebiliyorlar. Dezavantajlı görülmedikleri için devletin bu alana ayırdığı bir kaynak da bulunmuyor.
Diğer yandan zeka seviyelerinin yüksek olması, ailelere onların birer çocuk olduğunu unutturabiliyor. Mesela 5 yaşında çocuk ama 3. sınıf matematik problemini çözebiliyor. Ama aynı çocuk elinden oyuncağını alınca evi ayağa kaldıracak kadar ağlayabiliyor. Çocuktan beklenti yükseliyor ve deniyor ki ‘o bunu yapıyorsa şunu neden yapamıyor’, halbuki unutuluyor ki o hala bir çocuk. Yüksek duyarlılık seviyeleri görmezden gelindiğinde, standartdışı bir şeyler olduğunda ‘problemli’ diyerek -bu ne biçim çocuk- denebiliyor. Sanıldığının aksine her zaman çok başarılı olmayabiliyorlar, öğrenme güçlüğü gibi onları iki kere farklı yapan tanıları bulunabiliyor. Belli alanlarda çok başarılı olup, diğer alanlara ilgisiz olabiliyorlar. Onları genelleştirmek, zarar veren bir önyargı. Farklılıklarının dikkate alındığı, kendi potansiyellerine uygun bir ortamda eğitim görmediklerinde yalnızlaşmış hissediyorlar ve uyumsuz olarak nitelendiriliyorlar.
HER ÜSTÜN ZEKALI ÇOCUĞA HİPERAKTİF TANISI KONULMAMALI
3. Tanı konma sürecini anlatır mısınız? Bu süreçte neler yaşanıyor ve aileler bu noktada nasıl bir yol izliyor?
Aileler bu konuda öncelikle iyi bir gözlemci olmalı. Çoğu zaman burada ‘benim çocuğum çok zeki’, veya ‘çok yaramaz, hiperaktif’ diyerek konu geçiştirilebiliyor. Bu noktada çocuğunuzu tanımanız, tanımaya istekli olup güçlü ve zayıf yönlerini öğrenmeye çalışmanız çok önemli. Tanı konma süreci, anaokulunda ve ağırlıkla ilkokul döneminde yaşanıyor. Rehber öğretmenlerle bağlantıda olmak, ilgili olmak öncelikli.
Anaokulunda öğretmenler farklılık hissettiklerinde, çocuğa bir test uygulanıyor ama tam tanı testi değil bu, belli bir potansiyelin bulunduğunu ve nelere dikkat edileceğini gösteren bir test. Gerçek tanı ise 6 yaşından itibaren özel merkezlerde psikologlar ve uzmanlar tarafından verilebiliyor ama ağırlıkla devlet tarafından tanısı kabul edilen Rehberlik Araştırma Merkezleri’nde (RAM) uygulanabilecek testlerde konuyor. Öğrenci ve ailesi, okul rehberlik öğretmeninin talebi ve yönlendirmesiyle, bu merkeze başvuruyor.
Eğitmenlerin bu konuda kimi zaman çok donanımlı olmaması, yanlış tanılar koymaya yöneltebiliyor. Örneğin üstün potansiyelli bir çocuğa, hareketli ve enerjik olmasından dolayı hiperaktif teşhisi konabilir ve algı karmaşasıyla ilaçla tedaviye gidilir. Hiperaktif çocuklarda sürekli bir odaklanma güçlüğü olurken, üstün potansiyelli çocuklar ilgilendikleri konularda odaklanabilirler, birbirinden ayrılan yönleri vardır. Öte yandan iki kere farklı dediğimiz şekilde, çocuk üstün potansiyelli tanısındadır ancak buna eşlik eden dikkat eksikliği sorununu yaşayabilir. Özellikle eğitimcilerin bu farklara, detaylara hakim olması gerekiyor.
BİLSEM SINAVI, VELİLERİN BAŞARILI ÇOCUKLARINI YARIŞTIRDIĞI BİR SİSTEME DÖNÜŞTÜ
4.Bilim ve Sanat Merkezi’nin (BİLSEM) üstün potansiyelli çocukların eğitimindeki rolü nedir? Tanı konduktan sonra bu okullara geçiş nasıl gerçekleşiyor?
Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM), üstün yetenekli çocukların örgün eğitim kurumlarındaki eğitimlerini aksatmayacak şekilde bireysel yeteneklerinin farkında olmalarını ve sahip oldukları kapasitelerini geliştirerek üst düzeyde kullanmalarını sağlamak amacıyla devlete bağlı olarak açılmış olan özel bir eğitim kurumu. Üstün potansiyelli öğrenciler, burada yarı zamanlı olarak haftaiçi veya haftasonu eğitim alabiliyor.
Bu okula giriş ise 3-4 yıl öncesine kadar sadece tanı ile yapılan bireysel değerlendirmeye dayanıyordu. Ardından iki aşamalı bir sınav sistemi getirildi. Rehber öğretmenler ilkokulda 1., 2. ve 3. sınıftayken öğrencileri gözlemleyerek aralarından birkaç öğrenciyi BİLSEM sınavı için aday gösteriyordu. Ancak bu zamanla, çok başarılı çocukların buraya yönlendirilmesine dönüştü. Oysa ki başarı, BİLSEM’e giriş için yeterli bir kriter değil. Üstün potansiyelli öğrenciler arasında öğrenme güçlüğü nedeniyle sınavlarda başarısız olanlara da rastlıyoruz. Bu birkaç öğrenci derken, velilerin de aralarında başlayan bir yarışla, tüm sınıfın üniversite sınavı gibi hazırlandığı, herkesin geçmesi gereken bir sınav ya da ulaşması gereken bir başarı kriteri gibi görüldü. Test kitapları aldırıldı, bunun kendi içinde bir hazırlık süreci başladı, yani normal zekalı çocuklar, başarılı olmaları nedeniyle, üstün zekalı çocukların gitmesi gereken bir okula girmeleri için bilinçsizce bir rekabete sokulmaya başlandı.
Sınavın ilk aşaması, belirleyici bir sınav değil, çocuklar genel bir elemeye tabi tutuluyor, dolayısıyla ilk eleme ister istemez zeka düzeyi üzerinden olmuyor. Velilerin çocuklarını hazırladıkları kısım da bu ilk eleme. İlk sınavı geçenler ise, bireysel olarak ikinci bir zeka sınavına alınıyor. Bir biçimde okula girilebilse bile eğer çocuk zeka seviyesi açısından yeterli değilse, zaten gerçekten potansiyelleri üstün olan diğer çocuklarla uyum gösteremeyecektir. İşin bir diğer kötü tarafı, dikkat, görsel, hafıza gibi genel alanlardan oluşan ilk elemede, üstün potansiyelli öğrencilerin elenebiliyor olması… Çünkü üstün potansiyelli de olsalar bu alanlarda sorun yaşayabiliyorlar. Tüm bu açılardan sınav, gerçekten üstün potansiyelliyi belirlemek için yeterli bir değerlendirme ölçütü olmuyor.
Rehberlik Araştırma Merkezi (RAM), şu anda BİLSEM sınavından geçen çocuklara tanı koyuyor. Ama sınavdan geçemeyen veya sınava hiç girmeyen üstün potansiyelli çocuklar da RAM’a giderek tanı alabilir. Sadece bununla ilgili okul rehberlik öğretmeninin talebini içeren yazılı bir prosedür izlenmelidir. Aileler bu konudaki sorularına merkezlerden genellikle yanıt bulmakta zorlandıkları için vurgulamak istedim. Bunun için ailelere kurumun yoğunluk açısından uygunluğu nedeniyle yaz aylarını tercih etmelerini öneririm çünkü kış aylarında BİLSEM sınavlarından geçen çocukları tanılıyorlar. Bunun yanı sıra, devletin sadece RAM’ın testini geçerli kabul ettiğini, ileride açacakları okullar olursa RAM’dan tanı almış çocukların bu okullara girebileceğini hatırlatalım.
BAKANLIKTA ÖZEL BİR BİRİM KURULMASI İÇİN ÇALIŞIYORUZ
5.Devlet bünyesinde yeterli derecede okul olmadığından ve buna kaynak ayrılmadığından bahsettiniz. Burada ne gibi eksiklikler var ve bunlarla ilgili ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Bahsettiğim gibi üstün potansiyelli çocukların devlet bünyesinde gidebildikleri bir özel okul yok. Sadece BİLSEM’ler var. Milli Eğitim Bakanlığı’nda bu alanda çok güzel çalışmalar olmasına rağmen, hala hem sınav konusunda hem de okulda öğrenciler için uygulanan destek eğitim odalarında ciddi sıkıntılar ve eksiklikler bulunuyor. Güzel bir uygulama yapılmaya çalışılsa da destek eğitim odalarında yeterli donanımda, kadrolu eğitmen yok. Çamlıca’daki ARGEM devlet okulu dışında 1 tane özel lise var, TEV İnanç Türkeş Özel Lisesi. O da birtakım sebeplerle bugün farklı bir eğitim çizgisinde. Tablo böyle olunca, bu çocukların Türkiye’de eğitim görecekleri, özel kurumlar ve atölye çalışmaları dışında bir kaynak yok. Bugün tanı konduğunda “Keşke böyle çıkmasaydı, bu çocukla şimdi ne yapacaksınız?” sorusunu duyan veliler bile var.
BİLSEM sınavının ilk senesinden itibaren biz Üstün Yetenekli Çocukların Aile Platformu (ÜYÇAP) olarak Bakanlığa bir bildiri sunduk. Yaklaşık 30 bine yakın aktif üyemiz aracılığıyla bize gelen geribildirim ve çalışmalarla hazırladığımız bildiride, sınav içeriğinde, çocuklara bu sınavın duyurulmasında, süreçle ilgili aksaklıklara ilişkin konuları dile getirdik. 2023 eğitim vizyonu çerçevesinde MEB, üstün potansiyelli çocuklarla ilgili bir yeni tasarı hazırlamaya başladı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, bizi portal olarak Bakanlığa çağırdı ve bununla ilgili bir çalıştay düzenlendi. Burada ailelerin sesini, sorunlarını duyurduk. Tasarı için ilettiğimiz konular arasında, rehber öğretmenlerin ilkokulda çocuklara en doğru tanıyı koyabilecekleri donanıma sahip olması konusu ilk sıralarda. Üstün potansiyelli çocuklara özel okullar açılması, yine taleplerimiz arasında. Bu çocukların üst sınıflardan ders alma hakları olmalı, üniversitelerle bağlantılı olarak mentorluk almaları gerekiyor. Örneğin iş dünyasıyla bağlantılı mentorluklar da olmalı. Bakanlık tüm eğitim müfredatıyla ilgilendiği için, bu alana özel olarak Bakanlık’ta bir birimin ayrıca kurulması, bir komisyon oluşturularak daha hızlı karar alınması, belki bu konuda araştırmalar yapılması gibi çok farklı başlıklar üzerinde konuştuk. Tutanaklar tutuldu ve çalışmalar yavaş yavaş başladı.
ÇALIŞMA MOTİVASYONU VE GÜÇLÜ YÖNLERİN PARLATILMASI ÖZEL EĞİTİMLE MÜMKÜN
6.Üstün potansiyelli çocuklara özel okullar açılmasının gerekliliğinden bahsettik. Neden özel eğitim onlar için önemli?
Aile ve çocuk, üstün potansiyelli çocuklarının özel bir eğitim desteğine ihtiyaç duyduğu bilincine varmalı. Üstün potansiyelli çocuklar, dersi aynı sınıftaki diğer öğrencilerden çok çabuk anlıyor, ders çalışma gereği duymuyor, dolayısıyla çalışma alışkanlığı elde edemiyor. 5. sınıftan sonra ise o zamana kadar çalışma motivasyonunu doğal olarak kazanamadığı için teklemeler başlıyor. Burada özel eğitimle sağlanan en değerli kazanımlardan biri, ilgi-yetenek alanlarını tespit ederken onları belirli zorluk seviyeleriyle karşılaştırmak. Farklılaşma noktalarında aldıkları ek eğitim desteğiyle, çalışma motivasyonları sağlanabiliyor. Üstün yetenekliler birkaç alanda başarılı olabilirler ama her alanda değil. Örneğin genellikle fen-matematiğe, bilime yönlendiririrler, halbuki sanat ve spor alanlarında da parlayabilirler. Özel eğitim, onların güçlü yanlarını parlatma imkanını verir. Normalde biz çocuklarımıza eksik olan derslerinden ders aldırırız, matematiği zayıfsa örneğin bu dersten özel ders aldırırız, ama tam tersi, güçlü olan yönlerinden destekleyeceğiz ki parlayacak.
Özel eğitimin gerekliliği, üstün potansiyelli çocukların özgüven kazanmaları açısından da çok kritiktir. Sosyal yaşamlarına devam ederken, kendileri gibi olan arkadaşlarından oluşan bir grupta olmaya ihtiyaçları var. Üstün zekâlılar konusunda tanınmış bir uzman olan klinik psikolog Jeanne Siaud-Facchin’in ‘Üstün Zekâlı Çocuğa Yardım’ adlı kitabı, bu çocuklarla ilgili çok güzel örneklere yer veriyor. Üstün potansiyelli çocuklar, ‘farklı oldukları’ hissettirildikçe yalnızlaşıyorlar ve ‘farklıysam hata bende’ diye düşünerek özgüvenlerini kaybediyorlar. Akran zorbalığına da maruz kalabiliyorlar. Bu nedenle diğer üstün zekalı çocuklarla birlikte eğitim aldıkları bir grupta olma hissi, onları güçlendiriyor.
AİLELER ÇOCUKLARINI ETİKETLEMEMELİ, ONLARI GENELLEMEMELİ
7.Ailelere neler tavsiye edersiniz, nasıl bir bakış açısı ile davranmalılar bu süreçte?
Aileler tanı konma sürecinde farklı yaklaşımlara sahip… Kimi bilinçsizce “Bunun neresi üstün zekalı?” diyerek tepki verirken, kimi bilinçli davranarak bu noktada hangi adımları atabileceğini araştırıyor. Ancak Türkiye’de bu alana özel bir okul olmadığı için aileler her durumda önce panik oluyor. Nasıl eğitim verebilecekleri, yetip yetemeyecekleri konularında kaygı duymaya başlıyorlar. Yapılacak şey ise bu durumun ne çok abartılması ne de hiç önemsenmemesi. Gitmeleri gereken bir yol haritası mutlaka var.
Her şeyden önce aileler için çocuklarına gerekli testi yaptırıp onları tanımaya çalışmak ve onları oldukları gibi kabul etmeye gönüllü olmak çok değerli. Çünkü üstün potansiyelli çocukların birtakım zor tarafları var. Siz bunu problem olarak görürseniz iletişiminiz bozulur. Sevgi ve çabayla anlamaya çalışmak iletişimin iki önemli boyutu ve iyi kurulduğu zaman hep öyle gidecektir. Nasıl iletişim kurmaları ve onlara nasıl rehberlik edebileceklerini öğrenebilir, çocuklarının yetenek alanlarını görebilirler.
Veli tarafında çocuklarının zeka seviyelerinin veya başarılarının bir yarış gibi algılanmaması gerektiğini özellikle belirtmek isterim. Çocuğunun zeka seviyesini açıklamak, onu etiketlemek, sınıflandırmak psikolojik açıdan negatif etkilere neden olacaktır. Bunun yanı sıra genelleştirmeye gitmemeli, farklılıkları anlayarak onların üstün zekâlı da olsa birer çocuk olduklarını düşünerek davranmalıyız.
Aileler bu alandaki farklı atölye çalışmalarını takip edebilirler, üniversitelerde düzenlenen özel kurum çalışmalarını araştırabilirler. Facebook’ta kurduğumuz ‘üstün yetenekli çocukların aile portalı’ndan ücretsiz yararlanabilir, bu durumu deneyimleyen diğer anne-babalarla iletişime geçebilir, bilgi alabilirler. Filiz Günsür’ün yazdığı ‘Damdan Düşen Anne’ kitabını da bu alanda hayatını kolaylaştırmak isteyen tüm anne-babalara tavsiye edebilirim.
AİLELERİN TÜM SORULARI ‘ÜYÇAP’TA UZMANLARCA YANITLANIYOR
8.ÜYÇAP yani Üstün Yetenekli Çocukların Aile Platformu hakkında detaylı bilgi alabilir miyiz? Aileler bu platformdan nasıl yararlanabiliyor?
Facebook’ta yaklaşık 30 bin aktif veli üyeden oluşan ‘üstün yetenekli çocukların aile portalı’, üstün zekalı tanısı almış çocukların özel eğitim ihtiyaçlarından yola çıkmış, bu doğrultuda diğer velileri bilinçlendirme ve farkındalık yaratma amacı ile 6 yıl önce Filiz Günsür ile kurduğumuz bir sivil toplum hareketi. Bu portalı, sinerjik bir bilgi paylaşımı alanı olarak görebiliriz. Veli bilgilendirmeleri yapıyor, seminerler düzenliyoruz. Üstün zekalı çocukların velilerine ‘Grup koçluğu ve mentorluk’ çalışmaları yapıyorum, 8 kişilik aile gruplarıyla yaklaşık 9-10 seans boyunca bilgi ve deneyimlerimizi paylaşıyoruz. Onlar gündem ve sorularını belirliyorlar. Bu çalışmalar hem ailelere hayatta ne yapmak istedikleriyle ilgili keşif süreci yaratıyor hem de günlük hayatta çocuklarıyla kuracakları iletişimde onlara nasıl destek olacakları yönünde kapsamlı bir şekilde ışık tutuyor.
9.Aileler bu portal aracılığıyla tüm sorularına yanıt bulabiliyor mu? Uzmanlarla işbirliği içinde misiniz?
Bugüne kadar pek çok eğitimciyle irtibata geçtik. Boğaziçi Üniversitesi bize seminer salonunu açtı, Doğan Cüceloğlu, Özgür Bolat, Bahar Eriş, Kayhan Karlı, Ayça Köksal Konik ve Leana Taşçılar gibi aile ve çocuk gelişimi alanında önde gelen uzmanlarla ücretsiz seminerler yapmaya başladık. Uzmanlar bunun bir sivil insiyatifi olduğunu bildiği için iyi niyetle yola çıkılan her şey destek buluyor, bunu gördük. Online iletişimde kalarak canlı yayınlar düzenliyoruz. Grubumuzun akademisyeni Boğaziçi Üniversitesi Yetişkin Eğitimi’nde üstün yetenekli çocukların eğitim ihtiyacına yönelik doktora tezi yazan, Üstün Zekâlı ve Yetenekli Çocuklar Aile Eğitim Uzmanı Uğur Zat portalımıza gelen sorulara araştırarak geribildirimde bulunuyor. Grubumuz aynı zamanda ticari hiçbir reklama, dini ve siyasi hiçbir paylaşıma açık değil…
ÖZGÜVENLERİNİ ARTIRACAK FARKLI PROJELERE İMZA ATTIK
10.Üstün potansiyelli çocuklara yönelik yeni projeleriniz var mıdır?
Ailelerin bu alandaki eğitim ihtiyacı ve gidebilecekleri yolları daha iyi bilebilmeleri için online seminer dizisi hazırlıyoruz. Bunun yanı sıra Özel Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği (ÖÇED) ile birlikte, eğitmen ve gözetmenlerin eşliğinde otizmli çocuklarla üstün potansiyelli çocuklarımızı biraraya getirdiğimiz bir proje gerçekleştirdik. Akran kaynaşması, sosyal öğrenme, rol model olma, özgüven artışı ve bu çocukların aslında ihtiyacı olan yargılanmadıkları, eleştirilmedikleri, etiketlenmedikleri bir ortam oluşmasına öncülük ettik. Bu gibi özgüven artırıcı çalışmalara devam etmeyi önemli bir sosyal sorumluluk projesi olarak görüyoruz.
Röportaj: Nihal Yuvacan
* Üstün yetenekli çocuklar ile hiperaktif çocuklar arasındaki farklarla ilgili detaylı bilgi için ‘Hiperaktif ve üstün yetenekli çocukları neden karıştırıyoruz?’ başlıklı yazıyı okuyabilirsiniz.
* İzotomi kavramı ile ilgili bilgi edinmek için ‘Mutlu olacağınız mesleği seçtiren 40 sayfalık analiz!’ başlıklı yazıyı okuyabilirsiniz.