Zor kişiliklerle yaşamak
Hepiniz bugüne kadar hayatınızda en az 1 zor insanla tanışmış ve her yolu denemenize rağmen ne yaparsanız yapın onunla başedememe duygusunu yaşamışsınızdır… O, kimi zaman narsist bir yönetici, saplantılı bir ekip arkadaşı, paranoyak bir eş veya depresif bir arkadaş olabilir. Peki bu insanlar sırtınızı dönüp gidemeyeceğiniz bir noktada, geride bırakmak istemediğiniz insanlar arasındaysa, onlarla nasıl anlaşabilir ve zorluklarla başa çıkabilirsiniz?
Bu ‘zor’ diye tanımladığımız insanların görünmeyen yaraları ve o yaraların arkasında ‘sevgi ve güven açlığı’ ile ‘kendilerini değersiz görmeleri’ var aslında. Dokuz Nokta Danışmanlık’tan Uzman Psikolog Yusuf Karabulut’a göre, kişinin ‘zorluğunu’ belirleyen temel şey egosu… Ego yükseldikçe kişilerin zorluk derecesi artıyor. Karabulut, “Kendine güveni tam olmayan insan, sizi ezerek, sizin kendinize güveninizi zedeleyerek rahatlayabilir. Eğer kötü hissettiğinizi ona gösterirseniz bu kendini rahatlatma süreci bilin ki devam eder. Ne zaman ki bundan gerçekten etkilenmez ve etkilenmediğinizi ona gösterirseniz bu döngüyü kırarsınız” diyor.
Psikiyatr ve psikoterapi uzmanları Francois Lelord ve Christophe Andre ise deneyimlerini ‘Zor Kişiliklerle Yaşamak‘ adlı kitapta toplamış… Onlara göre ise zor kişilerin sorunlu davranmasındaki temel neden ‘korku’… Terk edilmekten, anlaşılamamaktan, saldırıya uğramaktan, kendini ya da sevdiği insanları tehlikeye atmaktan endişe duyduğu için insanlar ‘arıza’ çıkarıyor. Zor kişiliklerin gerçeği, çocukluk dönemine ait bir öyküde ve bazen de biyolojik mizaçta saklı. Bu yüzden zaman içinde aşama aşama değişim gösterseler de tam olarak düzelemiyorlar… Uzmanlara göre onları oldukları gibi yani ‘sorunlu’ kabul ederek başlayacağımız mücadele sürecinde 2 konu çok önemli. Birincisi, eleştiri, suçlama ve dayatmalardan uzak biçimde kendi beklentilerimizden söz etmek; ikincisi onlara sık sık boyun eğmemek… Çünkü bu da zor kişilere ‘Israr edersem istediğimi elde edebiliyorum’ mesajı verdiğinden, temel konularda ödün vermememiz şart.
Uzmanlara göre tam da bu iki sınırla ilgili bilmeden yaptığımız yanlışlar ve zor kişilik türlerine göre özellikle atmamız gereken bazı adımlar var. İşte psikiyatr ve tedavi uzmanı olan yazarlarının 12 büyük kişilik tipini ele aldığı ‘Zor kişiliklerle yaşamak’ adlı kitaptan alıntıladığım en sıkıntılı 5 kişilik ve onlarla ilişkilerimizde dikkat edeceğimiz noktalar…
1- Paranoyak kişilik
Onlara göre ‘Dünya, sürekli tetikte olmaya zorlayan dolandırıcı ve kötülerle dolu’. Ortada hiçbir somut neden yokken bile size güvenmeyebilirler. Alakasız olayları kendilerine yöneltilmiş bir olay gibi yorumlarlar, ne anlatırsanız anlatın bildiklerinden asla şaşmazlar. Uzmanlara göre, asıl sıkıntı burada başlıyor: Görünen ve savaşabileceğimiz bir tehlikeye kıyasla görünmeyen bir tehlikeye karşı daha fazla tedirginlik duyuyoruz. Bu yüzden paranoyaklar da düşman keşfedince aynı ölçüde rahatlıyor. Çünkü o zaman hayata karşı kuşkucu ve güvensiz oluşları nedensiz olmuyor, haklı çıkmış oluyorlar. İşin trajik yönü de bu, başkalarına güvenmedikçe onların düşmanlığını zaten kazanıyorlar.
Nasıl idare edebiliriz?
Nedenlerinizi ve niyetlerinizi açıkça belirtin
En iyi çare, onlarla yanlış anlamaları en alt düzeye indirecek biçimde görüşmek. Mesajlarınız onlara yorum yapma olanağı bırakmamalı. Eleştirmek mi istiyorsunuz, ‘Bu iş seninle böyle yürümüyor’ gibi kesin olmayan bir dil yerine davranışa odaklanarak, ‘Bana bugün böyle davrandın, bu beni çok kırdı’ demelisiniz.
Biçimsel kurallara büyük bir titizlikle uyun
Onları bekletmeyin, maillerine hemen cevap verin, onları kıskandırmamaya çalışın, sözlerini gerekli durumlar haricinde kesmekten kaçının. Kısacası güven verip, tehdit unsuru yaratmayın.
Onlarla düzenli bir ilişki kurun
Ortalıklarda görünmemeniz, haklarındaki kötü düşüncelerinizi kurgulamaları için onlara bir özgürlük sağlayacaktır. Onlara karşı hiçbir düşmanlık gütmediğiniz, düzenli bir ilişki sayesinde kafalarında yer edebilecek, hayal gücünün peşinden gitmeyeceklerdir.
Küçük zaferler kazanmasına izin verin
Onları tamamıyla başarıdan yoksun bırakırsanız, öfkelerini artırabilirsiniz. Sizin için çok önemli olmayan konularda alttan almayı deneyin.
Müttefikleri başka yerde arayın
Özellikle iş dünyasında herkes aynı paranoyaktan müzdaripse, siz avuntuyu, öğüdü ve desteği başka insanların arasında bulacaksınız demektir.
Yanlış anlamaları aydınlatmaktan kaçınmayın
Birini yanlış anlama içerisinde bırakmak, onun insan ilişkilerindeki karamsar bakışını değiştirme şansını ortadan kaldırmak demektir. Özellikle paranoyaklar için bunu yapmayın.
Kendi yarattıkları imaja saldırmayın
Paranoyakların kendilerini hep iyi niyetli sandıklarını unutmayın. Onların bu halleri bizde öfke patlamaları yaratsa da, yaralayıcı sözlerle tartıştığınız anda onların sizi alt etme konusunda duydukları kırılganlığı artırırsınız. Yani başta güvenmemekte haklı olduğunu düşünür. Eleştirilerinizde kişiliğini değil, davranışlarını hedef alın. ‘İşe yaramaz birisin’ veya ‘Enteresan bir insansın’ yerine, ‘Her gün aynı şeyi tekrarlamakla canımı sıkıyorsun’ deyin mesela. Politik tartışmalar mı? İşte orada lütfen durun. Paranoyak kişilikler politik tartışmaları açık vermemeleri gereken bir kavga olarak görüp tartışmayı hızla alevlendirirler, bildiklerinden asla şaşmazlar…
Tüyo:
Eğer şefinizse, mümkün olduğunca hata yapmayın, arkasından dedikodu yapmayın- öğrenir-, bölüm değiştirin veya sadık uşağı oynayın!
Eğer eşinizse size yardım etmesi için bir psikoloğa başvurun. Paranoyak kişiliğin ilk zamanlarında o kişinin çok güvendiği birinden destek almak da çözümlerden biri olabilir.
2- Oyuncu kişilik
İş veya sosyal hayatınızda ‘oyuncu kişilikler’ çok değil mi? Kendi aramızda ‘ilgi manyakları’ olarak ifade ederiz genellikle onları… Onlar başkalarının dikkatini çekmeye çalışır, genel ilginin odağında olmadıkları durumlardan hoşlanmazlar. Sık sık değişen duygu durumları vardır, bir öyle, bir böyledirler… Çevresindeki kişileri abartılı biçimde idealize etme veya işine gelmediği ilk anda aşağılama eğilimdedirler. Değişkenlikleri sizi şaşırtır, çıkar arıyor hissi uyandırır.
Aslında siz de tahmin ediyorsunuz ki, fazla ilgi beklemelerinin temelinde kendilerini değersiz hissetmeleri yatar. Dramatik ve aşırı durumlara karşı hazırlıklı olun. Bilin ki bunlar kapris değil, kişilik özellikleri.
Her normal davranışından sonra ona ilgi gösterin, takdir edin…
Doğru davranışlarından sonra ilgi gösterdiğinizde, zamanla bunları ilgi görebilmek için daha çok yapacaklardır.
Kahramanken bir anda zavallı olmayı dert etmeyin
Bilin ki oyuncu kişilikli iş arkadaşınız size önce hayranlık duyacak, eğer siz onu hayal kırıklığına uğratırsanız bir anda kötü olacaksınız. Bu sizi kaygılandırmasın, çünkü ona yeniden ilgi göstermeniz ilk hale dönmenize yeterli olacaktır.
Onunla alay etmeyin
Alay, oyuncu kişilikleri normal kişiliklerden daha çok yaralar. Ağlama krizi, işi bırakma veya intihar denemesi gibi yollarla yeniden ilgi çekme çabasına girerler.
Çok yumuşak olmayın
Oyuncu kişiliklerin çabuk heyecanlanmaları, kırılganlıkları, çocuksu davranışları bir anda yakınlaşmaları sizi yumuşatma tehlikesi taşır. Yok nedenden kavga çıkartıp suçluluk duygusu yaratmak için ağlayanlarda olduğu gibi… Eğer uyanık olmazsanız ölçüyü kaçırarak rüzgarına kapılır, oyunlarının bir parçası olursunuz. Oyuna girmemek ve sakin kalmak gerekiyor.
Tüyo:
Eğer patronunuzsa o aksini istese bile olduğunuz gibi davranın.
Eğer iş arkadaşınızsa sizi idealize etmesi için aranızdaki mesafeyi koruyun.
3- Saplantılı kişilik
En bıktırıcı insan tipi ve eminiz hayatınızda bu modelden en az 1 tane var. Ayrıntılar üzerinde çok duran saplantılı kişiler, bu kendisine söylendiğinde ise karşısındakini bıktırıncaya kadar kendi yönteminin doğru olduğunu kanıtlamaya çalışırlar. Mükemmeliyetçi olan bu tipler, her şeyin onların kurallarına ve beklentilerine uygun biçimde yapılması için ısrar eder. Çoğunlukla şekilci, soğuk ve sıkıntılıdırlar. Bir hata yapmaktan korktuklarından karar vermekte zorlanırlar ve aşırı derecede tereddüt ederler. Sizi daraltmaya hala yetmediyse, bir şey daha ekleyelim: Saplantılı kişiler, insanların çoğunlukla güvenilmez olduklarına ve yaptıklarının sürekli olarak denetlenmesi gerektiğine inanırlar.
Düzen ve kesinliğe olan duyarlılığını takdir ettiğinizi gösterin
Saplantılı kişiye, abarttığını göstermek için aniden karşı çıkarsanız sizi neyin önemli olduğunu bilmeyen biri olarak görür. Buna karşın mükemmeliyetçiliğini takdir ettiğinizi söylerseniz sizi ve olası eleştirilerinizi daha çok ciddiye alır.
Önceden planlama ve düzenlemeler yapma ihtiyacına saygı gösterin
Saplantılılar, hesapta olmayan şeyleri sevmezler ve önceden düşünülmeden yapılacak her şeyden nefret ederler. Bu durumda mümkün olduğu kadar onları şaşırtmaktan ve acil işler istemekten kaçının. Sizin için makul olabilecek bir süre verin.
Çok ileri gittiğinde ‘somut kanıtlarını’ gösterebileceğiniz eleştirilerde bulunun
Saplantılı bir kişi size uygulanmasının yalnızca zaman kaybına neden olacağını bildiğiniz bir yönteme uyulması gerektiğini anlattığında sinirlendiniz değil mi? Sakinleşin çünkü sinirlenmek hiçbir işe yaramaz. Eğer sadece kızarsanız onun, insanların anlaşılmaz ve güvenilmez oldukları tarzındaki düşüncesini doğrulamış olursunuz. Yönteminin yarardan çok zarar getireceğini rakamlara veya elle tutulabilir, kesin, somut nedenlere dayandırarak ispatlayın. Sizi ancak böyle dinleyebilir.
Güvenilir ve göründüğünüz gibi olun
Geç kalmak, verdiği sözü ne kadar önemsiz olursa olsun tutmamak, bir saplantılının gözünde sonsuza kadar değer kaybetmenin en emin yoludur. Onların zihnindeki ‘güvenilir’ ve ‘olduğu gibi’ kavramlarını bütünleştirmeye çalışın. Bu size karşı biraz daha gevşemelerine neden olur.
Tuhaf alışkanlıklarıyla alay etmeyin
Bundan anlayacaklarını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Muhtemelen ilk düşündükleri onları kesinlikle anlamadığınız olacaktır.
Onu fazla sevgi, takdir ve hediyeyle boğmayın
Saplantılı kişiler çoğunlukla duygularını ifade etmekte güçlük çekerler. Neden biliyor musunuz? Bundan hoşlanmadıklarından değil, simetri hastalıkları yüzünden. Yani siz onlara hayranlığınızı dile getirdiğinizde, buna aynı şekilde cevap vermek isterler ancak bunu beceremediklerini düşünürler. Öyleyse biraz mesafeli durun ve onları zor durumda bırakmamak için tepkilerini inceleyin.
Olaylar soğumadan onunla tartışmayın
Hayatınızdaki saplantılı kişi, çok çabuk sinirleniyor ve sözünüzü kesiyorsa olaylar soğumadan onunla tartışmayın. Çünkü hemen sizi altetmek isteyecektir. Bazıları için kızgınlık, sevinç ve üzüntü gibi normal heyecanlardan biri. Sizin için kızmaksa sıradışı ve kesin bir anlaşmazlığın işareti. Karşımızdaki sorunlu kişiliğe normal bir kişi muamelesi yapıp kızgınlığa bizim yüklediğimiz anlamı yüklediklerini düşünüyoruz, hata da buradan geliyor.
4- Narsist kişilik
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diyen insanlara iyi bakın. Biz ölümlüler için (!) geçerli olan sıradan kurallar, onlara uygulanamazdır. Hani o her şeyi herkesten fazla hakettiğine inanan, olağanüstü olduğu duygusuyla yanıp tutuşanlar var ya, işte tam onlardan bahsediyoruz. Görünümüne ve başarıya çok düşkün olan narsistler, ilgi ve ayrıcalık beklerler ancak bir sorun var ki karşılık vermeye zorunlu hissetmezler. Beklediği ayrıcalıklar kendisine sunulmazsa öfkelenir, amaçlarına ulaşmak için başkalarını sömürürler. Kendisini başkalarının yerine koyma duygusu gelişmediğinden başkalarının duygularından etkilenmezler.
Samimi olduğu her durumda onu takdir ettiğinizi gösterin
Şunu hatırlayın: Narsist kişi hayranlığınızı hakettiğini düşünür. Eğer niyetiniz onunla iyi ilişkiler sürdürmekse ona iltifat edin. Yeni bir eteği için ya da yaptığı güzel bir konuşma için… Böyle davranmanın avantajı şuradadır: Narsist kişi, sizi onun değerini bilen biri olarak tanıyacak, her durumda sizi etkilemeye çalışmayacak, sizin yanınızdayken daha az öfkeli olacak ve onu eleştirdiğinizde sizi daha çok dikkate alacaktır. Yani yerinde bir iltifat, size eleştiri yapma kapısını açar… Fakat burada samimi takdirlerden söz ediyoruz. Çünkü beğenilme açlığı narsistleri samimi iltifat ve pohpohlama arasındaki farkı bilecek kadar uzmanlaştırmıştır.
Sadece zorunlu eleştirileri yapın ve açık olun
Eğer bir narsistin güvenini bir ölçüde kazandınızsa kendinizi sık sık onu başkalarını size kötülerken bulacaksınız. Bahsettiği diğer kişinin haklı olduğunu ima etmeden, her kişinin olaylara kendi açısından baktığını anlatabilirsiniz. İkna etmek için onun görüşünü anladığınızı ifade ederek söze başlayın. Bu, onunla aynı görüşte olduğunuz anlamına gelmez ama onu yumuşatır. Aşırı alıngan olan narsistlere kendisini her zaman başkalarından üstün saymakla veya egoist olmakla sakın suçlamayın, boşuna olur. Buna karşılık onu doğrudan hedef almayan, belli bir davranışı eleştirin, örneğin, “Bana haber vermeden geç kalmanı istemiyorum”, “Sözümü kesmekten vazgeçersen sevinirim” gibi…
Başarılarınız ve ayrıcalıklarınız konusunda ölçülü olun
Narsistler sizden daha çok şeyi hakettiğini düşündüğünden ayrıcalıklarınız onda acı veren duygulara neden olur. İşte bu nedenle onun yanındayken geçirdiğiniz olağanüstü tatilden, size kalan mirastan, davet edildiğiniz o parlak geceden, kazandığınız ödüllerden kesinlikle söz etmeyin. Aranızda hiçbir rekabete yol açmayacak bir ayrıcalık yüzünden ilişkiniz bozulabilir.
Sistematik olarak ona karşı çıkmayın
Gerçek şu ki narsistler çekilmez derecede rahatsız edici olabildikleri için kızıp sistematik olarak karşı gelmek, düşmanca bir tavır izlemek ve onun gururunu kırmak yoluyla karşı atağa geçmek isteyebiliyoruz. Bu anlık bir rahatlama sağlasa da onlara tabiri caizse haddini bildirmez, sadece onların gözünde yenilmesi gereken bir düşman durumuna düşersiniz.
Yinelemek istemediğiniz kolaylıkları göstermeyin
Tüm bunların yanında kullanılma girişimine karşı tetikte olun. Bunun yollarından biri, kafanızda kabul edilebilecekler ve reddedilecekler listesi oluşturmanız. Örneğin ona komplimanlar yapmayı kabul ettiniz fakat devamlı olarak kahve yapmak zorunda da değilsiniz. Sınırlarınızı belli ölçülerde koymazsanız bir narsistle yaşamak daha zor olacaktır.
Almadan veren olmayın
Araştırmalar bir narsiste iyilik yapmanın çoğunlukla yanlış olduğunu gösteriyor. Çünkü narsist sizin ona sağladığınız iyiliği zaten fazlasıyla hakettiğini düşündüğünden kendini asla size borçlu hissetmiyor. İşte bu nedenle ‘Ben onunla ne kadar iyi olursam, o da benimle o kadar iyi olur’ mantığı ile hareket edip beklentiye girmeyin.
Görgü ve nezaket kuralları bu kez daha önemli!
Bir narsistin sizden ilgi beklediğini unutmayın. Geç gelmek, onu baştan savarca selamlamak, takdim etme sırasını karıştırmak, gerektiğinden fazla senli benli olmak, onu anında sinirlendirmenin yolları…
Tüyo:
Eğer patronunuz ise: Onunla birlikteyken gururunuzu ön planda tutmayın. Bir adım geride yer alın.
Eğer eşinizse: Bu notları birebir uygulayın ve onu neden seçtiğinizi, olumlu özelliklerini hatırlayın.
İş arkadaşınızsa: Yerinizi kapmaması için dikkatli olun.
5- Depresif kişilik
Karamsar, hüzünlü, hazsız ve başkaları onu takdir etse bile kendini küçük gören depresif kişiler, hayatımızın bir yerinde bir zamanda mutlaka karşımıza çıkmıştır. Çoğu kez tedaviye gereksinim duyan depresif kişilere bilinçsizce söylenen sözler, onları daha kötü hale getiriyor. Neler mi? Devam edelim.
Ona kendini toparlamasını söylemeyin
“Biraz silkelen”, “İstersen yaparsın”, “Kendine gel”, “Sende irade yok”, “Kolayına geliyor”, “Bu kadar karamsar olmak kötüdür”, “Beni örnek al, değişmek için nasıl çabalıyorum”… Bu gibi teşvikler depresif insanları anlaşılmamış ve bir köşeye bırakılmış hissettiriyor. Çünkü seçimlerimizde özgür olsaydık, zaten depresif olmak istemezdik. Bu konuda uzun öğütler verirken sergilenen ahlakçı veya suçlayıcı tutum, bir miyobu iyi göremediği için suçlamaya benziyor. Üstelik, depresiflerin büyük bölümü kendini zaten yeteri kadar yargıladığı için, bu tutumlar bilin ki oldukça gereksiz ve yıpratıcı…
Onu dikkate aldığınızı tutarlı davranışlarla gösterin
Onlara verebileceğiniz en güzel ilaçlardan biri, samimi olmak koşuluyla göstereceğiniz saygı ve sevgi… Hangi somut davranışlarını beğendiğinizi söyleyin. Her gün, yaptığı ya da söylediği bir şey konusunda getireceğiniz olumlu bir eleştiri, farkına varmadan kendi hakkındaki olumsuz düşüncelerini değiştirecektir. Ancak bu övgünün etkinliği ve inandırıcılığı, kesin olmasına ve kişiye değil davranışa yönelik olmasına bağlı.
Sorular sorarak dikkatini pozitif yana kaydırın
Bir olay karşısında depresif kişilik, olayın hep olumsuz yanını görme eğilimindedir. Ona göre bardağın hep yarısı boştur. Ona geçmişte pek olumlu bakmadığı ama başarılı sonuçlanan olayları hatırlatın. “Çok karamsarsın, sızlanmayı bırak” demek yerine “Her seferinde aynı şeyi söylüyorsun ama başarılı olmuyor musun?” diye sorun.
Onu beğenisine uygun etkinliklere yönlendirin
Depresif kişilik karşısında onların negatifliğini artıracak 2 yaklaşımdan kaçınmak gerekir. 1- Onu kendi başına bırakmak ve bir şey önermemek. ‘Biraz kendi gayret göstersin’ demek. 2- Onu kaldıramayacağı eğlence ve etkinliklere katılmaya zorlamak.
Tedavi olması için teşvik edin
Depresif kişiler psikoterapi ve ilaçlarla görülen ilerlemelerden olumlu yönde etkileniyorlar. İkna etmek için zamana ve kurnazlığa ihtiyacınız olabilir. Bir psikoloğa gitmeyi reddediyorsa yönlendirmesi için bir pratisyen hekimden danışmanlık almasını isteyin. Belki bu hekim, daha uzman bir gözle onu ikna edebilir.
Zor kişiliklerin tohumlarını anne ve babalar atıyor!
Çocuklarına gerektiği kadar ilgi ve sevgi göstermeyen, güven duygusu uyandırmayan anne ve babalarla tam tersi, aşırı koruyucu anne ve babalar, geleceğin ‘başkalarına bağımlı’ kişiliklerini yetiştiriyor farkında olmadan. Uzman Psikolog Yusuf Karabulut, zor kişiliklerin tohumlarını önce anne ve babalarının, ilk öğretmenlerinin ve çalıştığı ilk işyerindeki müdürlerinin attığını belirtiyor. Çocukları kendilerine ve çevresine zarar vermeye başladıkları zaman bir uzmana getirmek gerektiğini belirten Karabulut, “Çocuklar sadece davranışları taklit eder. Bu yüzden bu noktada çocukla beraber bizzat anne ve babaların da hemen doktora görünmeleri gerekir. Ancak aileler kendi hatalarına uzak, farkındalıkları yok” diyor. Ailelerin temel sıkıntısının çocuğu üzerinden kendi yapamadıklarını yaşamak olduğunu belirten Karabulut, “Aileler eğer çocukları başka çocuklara benzemiyorsa hemen bunu bir sorun olarak algılıyor, yapamadıklarını onlarda görmek istiyor, çocuklarını olduğu gibi kabul etmiyor ve onların ne istediklerine odaklanmıyor. Kendi çocuklarını tanımıyorlar. Bütün bunlar zor kişiliğin oluşmasında etkili” diyor.
Yazar: Nihal Yuvacan