Yaşamak bazen…
Yaşamak bazen, girdiği kabın şeklini alabilen sular dünyasında, akarsuyuna ulaşan sıradan bir su damlası olmak istemek.
Sıradan bir su damlası olup önce akarsuya, sonra denize ulaşmak.
Her şeyden vazgeçip gitmekle – her şey daha iyi olacak arasındaki yolda bir sağa bir sola gitmek. O yol uzundur, virajlıdır, geri dönmek bazen zordur, bazen de ileri gitmek.
Ait olmadığın yoldan geçerken, ait olduğun şehre ulaşmaya çalışmak gibi bir yolculuk.
Gökyüzünde milyonlarca yıldız arasından kırpışmaya çalışmak gibi.
Yaşamak bazen, her gün suya yazı yazıp, yazmadıklarını kalbinde en güzel günler için biriktirmek. Sonra en güzel günler için sakladığın gülüşlerini, o günler gelmeden de sofraya çıkarmak. Misafirin gelmesini beklemeden en güvenli yerde sakladığın o güzel tabaklar gibi masaya getirmek.
Yaşamı anlamaya çalışırken geçiyor günler, yeni bir yıl daha geliyor. Ben her zamanki gibi ‘bu yıl benim yılım olacak’ iddiasına sahip değilim, hiçbir zaman da olmadım. Hiçbir yıl sizin yılınız olmaz. Güzel zamanlarınız sizindir, güzel anlarınız, güzel insanlarınız sizindir, hepsi o kadar. Gerisi hep inişli çıkışlıdır. Biz delicesine düzene sokmak isteriz, her şey yolunda gittiğinde ancak mutlu olabileceğimizi zannederiz, kontrolümüzün dışında gelişen şeyler için kendimizi bazen oradan oraya savururuz.. Olgunlaşmak o yüzden yaşla olabilen bir şey değil, bunu görmekle ilgili. Her şeyin olması gerektiği gibi gitmesi için kendimi bazen ne kadar hırpaladığımı düşününce, zannettiğim kadar olgunlaşmadığımı düşünüyorum. Belki yeni yılda kendi adıma beklentim, her şeyi biraz akışına bırakmayı öğrenmem olur..
En yakın dostlarımdan biri Cenk, bunu “su gibi akmak” olarak tanımlar. Benim hep istediğim, hep birilerine söylediğim, ama konu kendim olunca, hep önünü, arkasını, 5 dakika sonrasını ve yarını düşündüğüm konudur bu ‘akmak’. Hep sorgulamak ve herhangi bir konuda ‘bu nereye kadar böyle gidecek’ demek insanın sadece kendisini üzen bir şey. Elinizden geleni yapıyor, şansınızı zorluyor, düştüğünüzü hissettiğiniz kuyudan çıkmak için tırnaklarınızı duvarlara geçiriyorsanız, ama yine de o şey olmuyorsa, bu zamanı böyle geçirmenizde o an için sizin bilmediğiniz bir anlam olduğu içindir… o anlamı yaşadığımızda anlarız ki, ‘iyi ki o kadar saçmalık yaşamışım, hepsi şuna ulaşmak içinmiş’ diye.. Sadece bunu şu an bilmediğimiz ve algılayamadığımız için kızıyoruz, sorguluyoruz…
Ben anlamın çok uzakta olmadığını hissediyorum. Yanılıyorum belki ama, yaşamak bazen de yanılmak işte.
Şu an yağmur yağıyor. Çay demledim, karanlığa rağmen ışığı yakmadım, klavyeye vuruş seslerim bana iyi geliyor. Bir duvar saati almıştım geçen gün, nehirde bir kayık ve hemen kıyısında evlerin olduğu bir resim var içinde. Maviliğinin odada yarattığı güzelliğe bakıyorum öylesine.. Yapılacak şeyler, gidilecek yerler, bitirilecek işler, çözüm bekleyen düşünceler biraz beklemeyi öğrensin.
Aksın biraz her şey. Onlar da hayattan bir şeyler öğrenebilmekten kendilerine düşen payı alıp, sadece biraz akmayı denesin..
Yazar: Nihal Yuvacan