Pencere önü çiçeğim
Bu melek heykelini almadan önce boynum hafif yana eğilmiş, yüzümde yapışık bir gülümsemeyle bebeğini ilk kez gören anne heyecanı (!) içinde onu izliyordum 🙂 Yanaklarının tombikliğine, elinin, kolunun boğum boğum olmasına bayılmıştım, bir öpmediğim kalmıştı ki işte bu an, satıcının benim bu ilginç halimi keşfedip muhtemelen deli olduğumdan şüphe etmesinden az önceydi..
“Efendim nasıl yardımcı olabilirim” demişti sırıtarak… Minik melek heykellerini biriktirdiğimi, sevimli olanlarının da beni mutlu ettiğini bilmiyordu. Yeni evime taşınırken hepsinin kanatlarını minik minik kapatarak tek tek özenle sardığımı da.
Eve, artık ilk günler kadar yabancı gelmeyen mahalleye yürürken anımsamıştım, aslında biriktirdiğimiz ne varsa, ne kadar duygu varsa, hepsini tek tek görünmez paketlere sarıyor, gittiğimiz yerlere götürüyorduk. Hiçbirini ayrıldığımız yerlerde bırakamıyorduk. Bir şehri, bir evi, bir insanı terk etsek de kendimizi terk edemiyorduk.
Bir şeyi sevmek, hep gerçek bir yetenektir. Gözlerin iyiliği görebildiği, kalbinin kapasitesinin yetebildiği kadardır bir şeyi sevmenin büyüklüğü. Aileni, eşini dostunu.. yastığını, kalemini, suladığın çiçeğini, sana gülümseyerek selam vermeyi bilen insanları, kahveni, güneş vurmuş balkonundaki kareli masa örtüsünü, iyi niyeti, korkmadan dibine kadar yaklaşan güvercinleri, seni güldüren insanları, resim dosyanı ya da gitarını, kışın sıcak bir kafeye sığınıp sohbet etmeyi, yaşlı bir teyzenin pamuk eliyle yüzüne dokunmasını, battaniyeni, martı seslerini, denizi, bebeklerin masumiyetini.. yani seni bu dünyada iyi bir şeylerin de olduğuna inandıran milyonlarca detayı görebilir ve sevebilirsin.. Ama ancak kapasiten kadar sevebilirsin..
Herhangi bir şeyi gerçekten sevdiğinde, o her ne ise, sen yaşadıkça içinde bir yerlerde yaşayan bir şey oluyor. Kendi yaşarken yaşama sevinci vermeyen her şeye inatla, içinde sessizce nefes alıyor.
Bunları düşünürken melek heykelini yeni penceremin kenarına bıraktım.. Burada da uyumaya devam edecekti. Tombul yanaklarından öptüm bırakırken. Kimbilir satıcı haklıydı, belki de deliydim 🙂
Yazar: Nihal Yuvacan