Dijital detoks zamanı!
Sizin çocukken özgürce oynadığınız sokakların yerini maalesef bugün çocuklarınızın iPad’i veya bilgisayarı aldı… Onların teknoloji merakını sınırlamaksa gün geçtikçe zorlaştı. Peki en son ne zaman birkaç saatinizi çocuklarınızla beraber ‘hiçbir dijital cihaz ve internet olmadan’ geçirdiniz? Teknolojiyi yasaklamayan ancak sizi onun toksinlerinden arındıran ‘dijital detoks’, evinizde 4 farklı yöntemle bunu nasıl yapabileceğinizi öğretiyor!
– Bebeğimle Elele Dergisi/ Mart 2016 yazım –
Küçük bir çocukken elektrikler kesildiğinde neler olduğunu şöyle bir hatırlayın… Mumlar yakılır, evin büyükleri başlardı anılarını anlatmaya… Elektriklerin kesilmesini, yüz yüze iletişim için adeta bir fırsata çevirirdik. Biz teknolojinin henüz hayatımızın her yerine hızla nüfuz etmediği yıllarda büyürken, bugün çocuklarımız henüz 4 yaşında bile iPad’ini hızla kullanabiliyor. Onlar bugün, cebimizde taşıdığınız sihirli internet dünyasının adeta içine doğuyor. Teknolojiyi yasaklamak veya sınırlandırmak konusunda ise çoğu zaman başarılı olamıyoruz. Hatta bizzat kendimiz evde bile kopamadığımız bilgisayarlarımız ve telefonlarımızla onlara eşlik ediyor, sağlıklı iletişimin pek çok yolunu istemeden ıskalayabiliyoruz. Yani belki de elektrikler bugün kesildiğinde ebeveynler olarak birlikte neler yapabileceğimizi aslında yeterince bilmiyoruz.
Gerçek dünyadan kopmayan, hayal kurabilen, sabredebilen, dinlemesini bilen ve sağlıklı iletişim kurabildiğiniz çocuklar yetiştirmek istiyor ancak bunun yolunu dijital dünyanın cazip oyunları arasında bulmakta zorlanıyorsunuz değil mi? Aslında tek ihtiyacınız olan vücuttan toksinleri atar gibi ‘dijital detoks’ yapmak. Yani, teknolojinin getirdiği zihinsel yorgunluktan arındıracak etkinlikleri düzenli ve belirli saatler ayırarak birebir çocuklarınızla birlikte hayata geçirmek. Peki nasıl?
Dijital dünyanın tek eksiği duygu
KidsNook Dijital Detoks Merkezi’nin Kurucusu ve Eğitmen Ayşegül Dede, “Hikayelerle kalbe ve duygulara dokunursunuz. Dijital dünyanın veremediği tek şey ise duygudur” diyerek başlıyor dijital detoks kavramını anlatmaya… Çocukların içine doğdukları teknolojik dünyadan neden belli sınırlar dahilinde yararlanması gerektiğini anlayamayacaklarını, bundan da önce zamanlarını nasıl geçireceklerini bilerek doğmadıklarını hatırlatan Dede, bu nedenlerle ailelerin onlarla beraber kaliteli vakit geçirerek yol gösterici olmaları gerektiğini kaydediyor. Yeni nesil ebeveynlerin sürekli çocuklarının etrafında pervane gibi dönerek mükemmel çocuk yetiştirmek adına kusursuz bir ortam oluşturmaya çalıştıkları için ‘helikopter ebeveyn’ olarak adlandırıldıklarını belirten Dede, sürekli bir korumacılığın çocukların hem duygusal ve fiziksel savunma mekanizmalarını geliştirememelerine neden olduğunun altını çiziyor. Dede,‘akıl oyunları, interaktif masal anlatımı, duyusal oyun aktiviteleri ve bahçecilik atölyeleri’nden oluşan 4 çeşit dijital detoks yöntemi bulunduğunu, bunların hem evlerde yapılabildiğini, hem de dijital detoks merkezlerinde profesyonel olarak uygulandığını ifade ediyor. KidsNook Dijital Detoks Merkezi de bu 4 başlığı, farklı yaş gruplarına özel atölyelerde ebeveyn katılımlı olarak uyguluyor. Anne-babalar bu çalışmalarda çocuklarıyla nasıl iletişim kuracağını, hangi malzemeyi nasıl kullanacağını öğreniyor.
1- Akıl-kutu oyunları aileyi birleştirir
Dijital detoks yöntemleri arasında başlangıç için en kolayı, puzzle, satranç, beş taş, dama gibi içinde nasıl oynanacağının önergelerle anlatıldığı kutu yani akıl oyunları… Ailelerin kolayca katılabileceği kutu oyunları alanında bugün 4 büyük firmanın 400’den fazla kutu oyunu oyuncakçılarda bulunabiliyor. Dikkat etmeniz gereken iki şeyden biri çocuğunuzu bu oyunlarla kendi kendine oynamaya bırakmamak, her şeyi beraber planlamak; diğeri ise birlikte hangi oyunu sevdiğini öğrenmek ve keyif alabileceği oyunu almak. 4 yaştan itibaren başlayan bu oyunlar için özellikle 6 ve üzeri yaşlar için çok fazla çeşit üretilmiş…
2- Çocuk dinlemeyi ‘interaktif masalla’ öğrenir
Çocuklar için hikaye ve masal saati 2 yaştan itibaren başlayabilecek bir süreç ancak burada dikkat edilmesi gereken son derece önemli püf noktaları var. Doğru kitapları bulmak kadar ‘interaktif bir masal anlatımı’nın olması bunların başında geliyor. Ayşegül Dede, bunu şöyle tarif ediyor: “Kitabı asla düz bir şekilde okumayın. Kitabın kapağından başlayın, oradaki resmi konuşun, içinde neler olabilir diye karşılıklı fikirler öne sürün örneğin. Sonra sesiniz, mimiğiniz, tonlamalarınız, ona sorular sormanız, fikirlerini anlatmasını beklemeniz önemlidir.” Özellikle anne sesinin çocuklar üzerinde iyileştirici bir etkisi olduğunu belirten Dede, “Masal anlatımı en değerli bağlanma zamanıdır. Bir yarım saat, 40 dakika masal dinleyebilen çocuk, okulda dersini de, evde annesini de dinler. Bildiğiniz masalları mutlaka çocuklarınıza anlatın. İnteraktif masal anlatımı, çocuğu aynı yolculuğa ritimlerle, sesle, soru-cevaplarla birlikte alıp götürebiliyorsa başarılı olur. Haftada bir ailece kutu oyunu, günde 1 saat bile interaktif masal anlatsanız, en azından başlangıç için çok önemlidir” değerlendirmesini yapıyor.
3- Evdeki malzemelerle ‘duyusal oyun’ zamanı!
Dijital detoksun en çok rağbet gören yöntemlerinden biri okul öncesi 2-6 yaş için olan ‘duyusal oyunlar’… Evde bulunan nohut, pirinç, fasulye, tencere, tava, kaşık, bardak, makarna gibi malzemelerle oyunlar kurgulamaya dayanan ‘duyusal oyunlar’, uzun süre odaklanmayı, farklı dokulara dokunarak hayal dünyasını genişletmeyi sağlıyor. Dede, “Anne, ‘Fasulyeyle ne oynayacak ki’ dememeli. Her gün önüne bir malzeme koyun, arada değiştirin, ilk gün 10 dakika oynar, sonra ek malzemeler eklersiniz. Bir gün makarna koyarsınız, ertesi gün yanına iki tane çatal, maşa, leğen koyarsınız, sonra oyuncak hayvanlarını koyarsınız. Süre yarım saate çıkar. Evdeki duyusal malzemelerin faydası, odaklanma ve konsantrasyon süresinin artması, uzun süreli oyun oynama becerisi, hayal kurabilme becerisi kazandırması” diyor.
4- Sabırsız teknoloji çocuğunun ilacı: Bahçecilik
Dijital detoksun en çok rağbet gören iki yönteminden diğeri ise, şehirli çocuklara çok iyi gelen bahçecilik atölyeleri… Toprağı, bir tohumu büyütmeyi öğrenmeye dayalı olan bu yöntem, sabırsız özellikleriyle bilinen dijital çocuklara gerçek hayatta bir şeyler elde etmek için emek vermek ve beklemek gerektiğini öğretiyor. “Evde meyve çekirdeklerini çocuğunuzla beraber biriktirmeye başlayın” diyen Ayşegül Dede, şöyle devam ediyor: “Bu çekirdekleri birlikte ekin, toprağa dokunsun, toprağın içine haşladığınız makarnalardan koyun, bunları solucan yerine koyarak toprağı temizlemeyi öğrensin… Gidin beraber çiçek alın, tohumdan filiz verme sürecini görsün. Evde küçük küçük saksılarda ona özel bir bölüm ayırın. Çocuğunuz yaşça küçükse, kağıt üzerine ektiğiniz tohumun filiz vereceği gün sayısı kadar yuvarlak çizip, her biten günü beraber boyayabilir, saksıların üzerine küçük takvimler yapıştırılabilirsiniz. Eğer elma çekirdeği dikecekseniz, önce elmayla ilgili hikaye kitabı okuyun. Ektiği üründen alacağı ürünle ilgili duygusal bir bağ kurmasını sağlayın.”
Helikopter ebeveynlerin 3 önemli hatası
Günümüzde 3 tip helikopter anne olduğunu belirten Ayşegül Dede, “Bunlardan ilki çocuğuna yemeği TV veya iPad karşısında yediren, iPad’de oyun oynarken uyuklamaya bırakan teknoloji taraftarı anneler. İkincisi, alternatif eğitim sistemlerinden yararlanarak çocuğunu tamamen teknolojisiz büyütenler, üçüncüsü ise evde, akşamları hafta içi iPad’i yasaklayan, haftasonu 2 saat için izin veren kontrolcü anneler” diyor. İlk iki anne tipinin uçlarda olduğu için çocuğa zarar verdiğini, üçüncü anne tipinin ise şimdiye kadar en çok kabul edilen davranış biçimine sahip olduğunu belirten Dede, “Ancak teknolojinin giderek hayatımızın her alanına girmesiyle bu da kontrol edilebilir olmaktan çıktı. Çocuğa evde izin vermeseniz ileriki yaşlarda okulda, dışarıda zaten girecektir, bunu kontrol etmeniz mümkün olmayacak” diyerek teknolojinin hayatımızdaki varlığını kabul etmeye, ancak ondan arındığımız saatler yaratmanın önemine dikkat çekiyor.
“Ne olursa olsun yoluna devam et”
KidsNook Dijital Detoks Merkezi’nde 2-4 yaş arasındaki çocukları ve ebeveynlerini kapsayan ‘duyusal oyun çalışması’, merkezin en çok ilgi gösterilen dijital detoks alanlarından biri… 4 eğitmen ve bir oyun terapistinin görev aldığı bu duyusal oyun grubu çalışması, minik bir hikaye ile verdiği bilinçaltı mesajıyla çalışmayı yerinde izleyen bizleri de etkiledi… Çocukları ve annelerine hem mesaj veren hem de eğlendiren bir hikaye anlatımıyla başlayan çalışma, o hikayeyle algısal bağ kuran bir atölye çalışmasıyla devam etti. Minikler küçük sandalyelerine oturduktan sonra oyun terapistinin hem tahtaya çizerek hem de şarkılar ve mimiklerle anlattığı hikayenin baş kahramanı, beyaz ayakkabıları olan, dans etmeyi ve şarkı söylemeyi seven kedi Pati’ydi…
Hikayeye göre, Pati, “Beyaz ayakkabılarımı çok seviyorum” diye şarkı söyleyerek yola çıkar. Fakat bir gün çileklere basar ve beyaz ayakkabıları kırmızı olur. Ama Pati kedi üzülmez ve gülerek şarkısını söylemeye devam eder, bu kez “Kırmızı ayakkabılarımı çok seviyorum” der. Sonra mor eriklere basar ve hikaye çeşitli renklerle devam ederken verdiği mesaj şudur: “Ne olursa olsun yoluna devam et… Kirlendiğinde, bir şeyler ters gittiğinde veya bir oyuncağın bozulduğunda ağlama, onu da sevebilirsin, her zaman önüne bak”. Bu mesajı bilinçaltına alan çocuklar, şarkılar söyleyerek atölye çalışmasına geçtiler. Burada onlar için hikayedeki renkleri ve ayakkabı bağını temsil eden haşlanmış spaghetti makarnalar verildi ve belirtmeliyiz ki onlardan yüz yapan, çiçek veya güneş yapan çocukların heyecanı görülmeye değerdi… Önlerine beyaz kartondan ayakkabı geldiklerinde de bunları ayakkabı bağcığı gibi bağlamayı öğrenen çocuklar, hikayede renklere atıfta bulunan renkli suları da son olarak birbirine karıştırdı… Bu arada belirtmeden geçmeyelim, anneler tüm bu sürecin izleyicisi ve eşlikçisi konumundalardı, sanıyoruz kurgu ve içerikle ilgili evde neler yapabilecekleri hakkında epey fikir sahibi oldular…