Cevapsız sorular
Sessiz kalma hakkına sahibim diyip susabilmeyi çok isterdim. Ama zaman, hayat, ne biliyim işte olanlar ve olamayanlar, direndiklerim ve pes ettiklerim, bütün mücadelem ve bıkkınlığım, tüm kahkaham ve ağlamam, tüm zıtlıklar, o kadar çok bağırdı ki, onların sesinden ve birbiriyle kavgasından yoruldum, kendi sesimi duyamadım.
Yazarak sussunlar, sesimi çıkarıyım istedim. Hiç duyulmamış, okunmamış, sözleri güzel ama bilinmemiş bir şarkı gibi çalınmak istedim, bir seferlik için bile olsa. Çığlık atıp sussun bütün sesler diye bir tür çığlık bu, sadece kelimelerle atabildiğim.
Bir kere kaybeden olan herkes çok iyi bilir, hiç tamir edemediğin bir tarafınla yarım yamalak yaşamanın ne boktan ve ne anlaşılmaz bir çaba olduğunu. Melankolik yazılardan hoşlanmayan tatlış insanları mutlu edemediğimin farkındayım ama zaten bir de benim tarafımdan mutlu edilmeye ihtiyacı kalmayacak kadar mutlu olduklarına göre sorun da yok. Size burada iyi günler tatlış insanlar.
Eksik yanlarıyla iyi olmaya çalışan, kendine gülecek saçmasapan nedenler yaratmaya çabalayan güzel ve mücadeleci insanlar adına yazıyorum ben, zaten sizle bir işim yok. Gün biterken kendine teselli arayanlara, bu alanda yalnız olmadıklarını göstermeye çalışmak gibi bir şey belki. Bu dünyanın sadece kendileri etrafında dönenlerin dünyası olmadığını hatırlayın diye kendimce, insanca, kadınca, işte dostça, nasıl alırsanız, bir adım. Buraya kadar okuyan biri varsa, bak işte ben de varım, bu işler hep böyle biliyorum, demek. Elimde hayali bira şişemi kaldırıp hiç içemediğim sizle tokuşturmak. Boşver diyip hayali gülümsemek.
Bilirsiniz işte, her şeyi anlatmak isteyip anlatamamak zor. Karmaşa, sıradan kelimelerin arkasına yapışmış bir kene gibi, ve biraz da gizli öznesi gibi tüm öznesiz cümlelerin. Bazen kelimeler olmadan da anlaşılmak istemek, tüm gizli ve yorulmuş öznelerin amacı.
Bilmiyorum işte, tüm hayatı, amacı, hayali, tutkusu, bitmeyen hırsı ofisleri olan insanların arasında, ruhu sadece ayakları çıplak toprakta yürüyerek mutlu olabilen bir ruhla dolaşmak, eşlik etmek istediği başka ruhların öteki bir dünyaya göç etmesi, bir yerlerde tesadüfen yaşıyor olmak. Sonra yerle gök arasında tarifsiz bir boşlukta, bir müzikte, bir yazıda ve gece karanlığında en içten edilmiş bir duada yeniden hayat bularak yaşama gücü toplamak. Günlerin günleri, iyi ve kötünün birbirini kovalaması. Adına zaman dediğimiz saçmalığın hiçbir boka yaramaması. Bu anlamsız savaşın nerede biteceğini bir türlü bilememek.
Savaşmak için yeterince yorgun değil misiniz? Ve umutlanmak için hala yeterince genç? Bir şeyleri sevmek için yeterince yaşsız değil misiniz?
Lütfen bir kere tüm cevapları biliyor olmayın, lütfen bir kere en iyi olmayın, en mükemmel olmayıverin bir ne olur.. Bırakın bir zafer de sizin olmasın. Bırakın hata yapmış olun. Hatta en hatalı olan siz olun ne olur? Başka bir hatayı yapmış o adamlar ve kadınlarla, sadece ve sadece birkaç iyi adamla omuz vurarak meydan okuyun geceye, kaybettiğiniz şey ne olur?
Çok ağlamış olun. Yüzünüze dokunmuş, iyi gelmiş bir el olsun, size gözyaşlarının hiçbişeye değmediğini hatırlatmış olsun ve utanın saçmaladığınız her şey için. Gerçek hayat o an başlayan bir şey olmaz mı?
Aynı uzak hayali her gün usanmadan kuran aptal mı aptal ama güzel mi güzel o insan olun. Hayalinizin gölgesi bile yaşatmaya değerse, ölmüş kalbinize masaj vursun, bırakın.
Bırakmayı öğrenin ve affetmeyi. Ama önce kendini affetmeyi.. En aciz kaldığımız, en çok merhameti esirgediğimiz ve en çok acımasızca yargıladığımız kendimizi.
Ya, kendinizi kandırmadan geçirdiğiniz son günü hatırlayanınız var mı? Biraz gerçeklerden bahsetsek ne olur.
Bugün kötü bir gündü. Hayır düzeltiyorum, çok kötü bir gündü ve beni son gören kişi, gülerken görmüştü. Kimin gördüğünü önemsemeden gülmüştüm. Şimdi de kimin okuduğunu önemsemeden yazıyorum. Uzun yazıların okunmadığımı bilmeme rağmen öyle bir inat yani. Ne saçma dimi?
Leon’un soundtrack’ını hep çok sevdim. Son sahnede Mathilda, Leon öldüğünde, onun saksıdaki çiçeğini sonunda toprağa yerleştirir ve ‘Leon, sanırım burada iyiyiz’ der. Leon, sanırım burada iyiyiz.
Yazar: Nihal Yuvacan