Bırak beni böyle
Parkta kaybolmam ilk büyük korkumdu. İnsanların bacaklarının arasında yürüyecek kadar küçükken bir vakit akşamdı ve o park kalabalıktı.
Annemlerin elinden kopmuş, farketmeden kendi kendime yol almışım. Oyalanarak yürüdüğüm için mi bilinmez, belli bir süre sonra etrafıma bakıp herkesin yabancı geldiği o kaçınılmaz anla yüzleştim. Karanlıkta, parkın gece aydınlatmasında korkuyla yabancı insanların yüzüne bakmaya başladım…
Sanki saniyede 10 yabancı yüze çarpıyorum, daha çok ağlıyorum. Böyle ne kadar vakit geçti bilmiyorum. Sonunda bir kalabalığın bana elleriyle bizimkileri işaret ettiğini gördüm. Sanırım onlar da beni aradıklarından olsa gerek, çevredekiler -bu ağlayan çocuk bunlarındır- diye anlamış olmalıydı.
Yabancı olduğum bir yerde kaybolmak, sonraları hep büyük bir korku oldu benim için. Ben büyürken her ne kadar parklar küçülse de anlıyorum ki insan büyüdüğünde de yeniden kaybolduğu bir parkta her an bulabiliyor kendini.
Annemi gerçekten kaybettiğimizde ise ben yine bir parkta kaybolan o küçük kız oldum ve yine saniyede 10 yabancı yüze çarptım.
Hayat acısı fazla kaçmış ama ekşi-tatlı her tadın da içinde olduğu bir garip çorba gibi bugünlerde. Doymak için içmek ama içtikçe bir şeye benzetememek gibi bir hisle kaşığımı içinde gezdirip duruyorum.
Ayrılık, o şiirdeki gibi “İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi”.
Ağız dolusu tariflerin kendini birkaç kırık satıra bırakması ya da anlaşılmak için çırpınarak ömrünü tüketmiş bütün kelimelerin not bile bırakmadan intihar etmesi.
Ayrılık, çaresizce olduramamaktan vazgeçmek. Kalbin hep bir ateşe değerek atması. Tuzla buz olmuş bir ruhun, içinde olduğu bedeni hayatın içine sürükleme çabası. Ölüm gibi, azalmak, eksilmek, boşluk büyütmek.
Peki bunca sevgi içinde bu kadar yokluk, bu kadar varlık içinde bunca boşluk, neden? Okuduğum bir Perihan Özcan yazısında şöyle diyordu: “Aklında sorular. Hepsi bildiğin yerden ama bir türlü sınıfı geçemiyorsun”… Haklıydı.
Kocaman bir meydanda eline mikrofonu alıp bir şeyler söylemek gibi, yazmak. Kim orada, kim değil bilemeden. Bir parkta kaybolduğunda o parka bıraktığın koca bir çığlık, yazmak.
Yazar: Nihal Yuvacan