Aydınlığı ve karanlığı doğuranlar
Girdiğimiz rollerin adamı olup olmamak, her biri birbirinden farklı hikayelerimizin tek ortak virajı.
Üzerimize dikilen ve aynada eğreti duran giysiler içinde kendimizi bulamadığımız için, aksimize yabancılaşıyoruz. Bir gün öyle çok uzaklaşıyoruz ki aslımızdan, sakil de dursa üzerimizdeki o bol ya da dar giysiler, çıkarmaya korkuyoruz. Çıplak kalamıyoruz.
Seçemediğimiz bir dünyada bizi ilk karşılayan ‘anne ve baba’, bugün olduğumuz veya olamadığımız kişinin ilk giysisini dikenler. Dar veya bol, onların gözünden dikilen bu ilk giysinin içinde saklıdır ilk travma, ilk mutluluk, ilk hayal ve ilk hayal kırıklığı.
Yaşam boyu mücadele ettiğiniz, atlamak zorunda olduğunuz çıtalar olurlar bunlar günün birinde. Onu anlamanın fazla geldiği, tersine hep onun tarafından ısrarla anlaşılmayı beklenmiş bir aileye doğmuş çocuğun hayatı boyunca en büyük mücadelesi ve zaafı ‘anlaşılmak’ olabilir. Hep burada tıkanır ve hırpalanır. Kendisini ifade etmekle ilgili hep bir ağız dolusu cümle, kelime, mimik ve zaman kullanır, yaşam alanı bulamadığı her yüzde sessizliğine kaçar.
Güvenmek duvarına çarpıp yere düşen her insanın bir kenarda bırakılmış, esgeçilmiş bir çocukluğu vardır. Vazgeçilmiş çocuk, hayatı boyunca bir şeye ait olmakla ondan kaçmak arasında gezinir, en olmadık limana demir atıp, en gidilesi denizden kaçabilir. Hep en çok ihtiyaç duyup erişemediği ‘güven’, doğru parçayı olmadık yerlere sıkıştırdığı yapbozunun deneme tahtasıdır. Kıyıda durmak, açılmaktan daha risksizdir ve bazen açılmamak elinde değildir.
Yargılanmış, hatalarıyla sorgulanıp durmuş her çocuk, bir gün suçlanmaktan korkarak yaşar. Yaşadığı ve biliçaltına kazınmış ‘değersizlik’, kendi dışında herkesi mutlu eden bir yetişkin yaratır. Haklı olduğu zamanlarda bile kendini haksız bulabilen, hep karşındakini anlayacak bir neden bulmaya kodlanmış, bencilliklerin yanına yakışmadığı halde hiç utanmadan kolayca yanına ilişebilme hakkı görebildiği..
Hep kazandığı, iyi notlar aldığı, başardığı sürece sevgi gösterilmiş bir çocuk musunuz? Hayattaki eksik duran kimi başarılar, sizin başarılarınız üzerinden mi tatmin edildi? Bingo. Bugünün işkolik, hırs küpü, işteki başarıyı hayattaki esas başarı zanneden ve bu yüzden etrafındaki herkesi robotlaştırarak insani özelliklerini kaybetmiş her müdür sizin aranızdan biri. Var olabildikleri ‘başarı’nin içine gömdükleri her zavallı mutluluk, onlardan çok şey beklemiş ve sadece aldıkça ödüllendirmiş mükemmeliyetçi anne babalar yüzünden.
Her istediği verildiği için emek vermeyi öğrenememiş, büyüyememiş, hataları görmezden gelindiği için arsızlaşmış, hayatlarımızın yetişkin giysisi içerisindeki çocukları… Zamanında öğrenmedikleri her şeyi, bugün ne yazık ki bizim de öğretemediğimiz.
Karşılıksız ve saf sevgiyi ilk görmeniz gereken yer, bugün üzerinizde dar veya bol gelen giysinin siz bilmeden biçildiği ve hayatınıza yüklendiği yer. Bugün başettiğimiz korkular ve savaştığımız düşüncelerin kaynağı orada. Tek farkımız, birilerimiz bunu bilerek yaşıyor, birileri de bilmeden. Kimimiz kendini mükemmel zannederek hayal dünyasında yaşıyor, kimimiz geldiği yeri bilerek ilacını bulmaya çalışıyor. Kimimiz sadece kendi hayatının, kimimiz sadece başkalarının arızası.
Anne-baba olmak için, kadın ve erkek olmak yetmiyor. Dünya üzerindeki herhangi bir şeyi, en saf haliyle kabullenip koşulsuz sevmeyi öğrenememiş, ona var olma gücü vermeyi denememiş herkes, bu dünyaya sadece karanlığı doğuruyor.
Yazar: Nihal Yuvacan