Her yerden çok uzakta
Owen ve Natalie, bir dağın tepesindeydiler. Şöyle anlatmıştı Owen o anları,
“Daha önce de böyle güzel anlar yaşamıştım. Bir keresinde güz vakti gece parkta yağmur altında yürümüştüm. Bir kez çöl ortasında, yıldızlar altında dolaşmış, sonra ekseni üzerinde dönen yeryuvarına geri dönmüştüm. Kimileyin düşünürken başıma gelirdi bu, dalar giderdim düşüncelerin içine. Ama hep yalnız, kendi başıma iken. Bu kez yalnız değildim. Yüce dağ başında, bir arkadaş vardı yanımda. Bundan daha güzel hiçbir şey olamaz ama hiçbir şey. Bir daha böyle bir şey yaşamasam da fark etmez, ben yaşayacağımı yaşadım derim kendime.
Ömrümce görmezsem de bir daha, diyebilirdim yine de – Bir kez orada bulundum- ”
Genç Owen’ın hayatın henüz başlarında, arkadaşlıkla sevgililik arasında bir yerlerde ama hep derinden yakın hissettiği Natalie ile buluştuğu noktalardan biriydi bu… Aslında hayatın henüz başındaki yol ayrımlarında kendisi olmak ile herkes gibi olmak, başkalarının seçimlerini yapmakla kendi doğrularından gitmek, gerçekten istediğini bulmak ile alışıldıkla güvende hissetmek arasındaki yollardan birini seçerken, yolların ortasında birbirlerine ışık olmalarına tanıklık etmek, kitabı okurken hissettiğiniz.
Küçükken izlediğim bir dizinin finali akarken, “Önemli olan hayallerin gerçekleşmemesi midir, yoksa birlikte hayal kurabilmek mi?” diye sormuştu dış ses. Ben içimden, birlikte hayal kurabilmek diye cevaplamıştım. Burada da onu anımsadım.
Sade bir dille yazılmış, birkaç saatte bitirebileceğiniz, Ursula K. Le Guin tarafından yazılan ‘Her yerden çok uzakta’, ilk gençliğinde kendi iç sesleriyle konuşan, yalnız ve güvensiz hisseden ancak güçlü hayalleri olan herkesin, aslında çoğumuzun yaşadıklarından bir kesit yansıtıyor. İç seslerini okurken, kendi geçmişinizdeki benzer iç seslerinizi de duyabilirsiniz…
Dalgaların ortasında kalmış küçük bir geminin sığınabildiği tek şey hala denizde olması bazen. Biz kimi zaman sakin, güvenli ve sıradan limanları, kıyısı belirsiz açık denizlere tercih ederiz. Bazense kendini bu şekilde korumak, insanı çok da mutlu yapmaz. Asıl mutluluk açık denizdedir. Ve Futurist Ufuk Tarhan, başarıyı, ‘Sırf sen varsın diye başkasının/larının mutlu olma halidir’ diye tarif eder. Owen gibi belki kendi iç sesimize de bunları hatırlatmak gerekiyordur…
Yazar: Nihal Yuvacan