Gerçek hayattan alınmıştır
Her şey o kadar gerçek ki, bir sihir, bir rastgeliş, bir küçük fotoğrafta duruş, bir bakışta kalış, bir kelimelik cesaret, bir sesteki titreme anı kadar kısacık tesadüflere açtık. Filmler, masallar, romanlar, bu anları bir bir anlatıyor, biz zamanın birinde onların deli gibi gerçek olabileceklerine inanmak istiyorduk.
Kalbin ve zihnin alışılmadıkla kıpırdanmasına ve bizi alışmadığımız gibi değiştirmesine açtık. Ve hayallerimizin yörüngesinde olmayan bir dünyanın sessizliğini reddetmiştik kalbimizde.
Bir filmde ya da bir hikayede “Gerçek hayattan alınmıştır” notu, bizi kendine çekiyordu. Gördüğümüz her şeyi o zaman daha dikkatli izlemeye başlıyorduk. Bir çocuğun ‘gerçekten mi’ derkenki şaşkın masumluğunu giyiyorduk üstümüze. Ne kadar büyüsek de üstümüze tam gelen bir giysiydi gerçekte masumiyet. Zannedildiği gibi büyüdükçe unutulup gitmiyordu, sadece o bir yere gizleniyor, biz gizlendiği yerden tozunu üfleyip çıkarıyorduk. Sadece görmesini bilebilenler için saklıyorduk.
Sihrin içinde gerçeği, gerçeğin içinde sihri arıyor gibiydik yaşarken.
Mesela, hikayelerde ani bir kararla evine gelip bavuluna özensizce birşeyler fırlatarak şehri terkeden insanlara öykünüyorduk. Garip tesadüflerle mutlu olan ya da inanılmaz olaylar sonunda zafer kazanan insanları gıptayla izliyorduk.
İyilerin kazandıkları sonları, trenin değiştirdiği makaslara eklemeye çalışıyorduk. Bir anda karşımıza çıkan esrarengiz yüzde, hayatımıza değip onu yükselten bir ışık arıyor, oradaki belirsiz gülüşle büyütüyorduk yarattığımız aydınlığı.
Umut buydu. O tesadüfte yakalamaya çalıştığımız pırıltıyı, sihrin içinden çıkarıp ruhumuza koyuyorduk, yeterince istersek kök salıyor, bizden bir parça oluyordu. Tanımadığımız yüzlerden böylece kendi kalbimize görünmez bağlar örüyorduk.
Çünkü maalesef her şey o kadar gerçekti ki, bir sihir, bir rastgeliş, bir küçük fotoğrafta duruş, bir bakışta kalış, bir kelimelik cesaret, bir sesteki titreme anı kadar kısacık tesadüflere gerçekten açtık. Filmler, masallar, romanlar, bu anları bir bir anlatıyor, biz zamanın birinde onların deli gibi gerçek olabileceklerine inanmak istiyorduk.
Hayallerimizin yörüngesinde olmayan bir dünyanın sessizliğine bakarken aslında çığlık atıyorduk.
Yazar: Nihal Yuvacan