En sevdiğim hayal
Sadece gökyüzüyle denizin kocaman olduğu, insanların küçücük kaldığı bir yerde, büyük bir sahilde, kıpırtısız denizin kıyısında, uzaktan gelen müzik sesinde, çıplak ayaklarla, isimsiz, dünsüz ve yarınsız olmak. Düşünmemek, derin bir nefes almak deniz kokulu.. Her şeyi geride bırakmak ama ilerisini de önemsememek. Kumda dalga sesleriyle uyumak, sonra güneş yüzüne vururken uyanmak..
Küçük sırt çantanı alıp yürüme mesafesindeki kasabaya inmek.. Mis gibi kahve kokan, içeri girdiğinde kimsenin yüzünü çevirip de bakmadığı sevimli kafeye çöreklenmek. Dar ama her biri kendi hikayesini yaratmış eski evlerin arasında yürümek.. O evlerin kapısında oturmuş, anılarını yüzündeki çizgilerde biriktirmiş insanlara selam verip fotoğraflarını çekmek.. Biraz onları dinlemek, biraz anlatmak..
Yazmak için dolmak, içinde biriken her kelimenin özgürce kendini bırakması.. Özlediğin her şey için delicesine bir vakit olması.. Sevdiğin kapılarda, sevdiklerinle uyumak. Az, net, sade, abartısız ama yeterli.. Ne fazla güzel, ne çok sıradan.
Olağan her şeyden olağandışı bir dünya yaratırken her şeyin ‘ben gerçeğim’ diye sessizce bağırması. Kendini dinlemek. Kalabalıkta, gürültüler arasında duyamadığın her şeyi duymak.. Sevdiğin kadına/adama hiçbir şeye sarılmadığın kadar tutkuyla sarılıp uzanmak. Yarının gelip seni bulması, senin onu kovalamaman. Mevsimler giderken, gece-gündüz olurken ‘zaman ne çabuk geçiyor’ diyemezcesine her şeyi, her an’ı hissetmek..
Yazar: Nihal Yuvacan